Herkes Ayrı Bir Telden Ayardan Çalıyor, Ayarımız Yok, Hatta Ayarlarımızı Ayarlayacak Fabrika Ayarlarına Getirecek Bir “Enstitümüz” Yok Ondan Böyle Oluyor
Birbirini tanıyanlar ya akrabadır ya da, daha sonrasında evlilik bağıyla akraba olmuş insanlardır. Peki ya akraba olmadan birbirini tanımayanlar nasıl tanışacak, şu yaşadığımız anın içinde düşünür müsünüz? Bir muhabbet ortamı olmadan, yolları atlaya atlaya hızla geçip gidersek bunca uğraş kazanım yığmak uğruna koşarken? Eskilerde, her gün bir evde toplanılır muhabbet meclisi kurulur, yoldan gelen geçende misafir edilir, tanımayan tanıyamadığını tanır muhabbet ortamındaki sevgi saygı ile ayrılır, bir ömür dost olur birbirlerini tanırlardı. Peki, şimdilerde bu nasıl olacak? Birbirlerini tanımayanları tanıştıracak dost kılacak bir gönülleri ayarlama enstitüsü mü var derken aklıma” Saatleri ayarlama enstitüsü” romanı geldi, Üstat Ahmet Hamdi Tanpınar’ın yazdığı, saatleri ayarlama enstitüsü olabilir laikin günümüzde gönülleri ayarlama enstitüsü yok ki nasıl olacak? Zor cevabı verilecek bir soru sordum, bende şaştım kaldım!
Okuma değil de, kendi yazdığımızın
dışında okuma ve yorumlama alışkanlığımızda yok, göz at geç, beğen geç falan filan.
Dünlerde,
muhabbet ortamı meclisi buna şifa oluyordu şimdilerde hiçbir şey yok,
karşılıklı insani ilişkilere dair, evde çoluk çocuk eş elinde telefon, herkes
kendi dünyasında vay anam vay ki de, vay! Gönül dostları Mevlana, Yunus, Pir
Sultan Abdal, gibi gönül içinde dolaşan dostlarda kalmadı, hatta hiç yokken
nasıl olacak bilinmez, çözülmez!
Her konuya dair fikir sahibi sanırız kendimizi, lakin konu buraya geldi mi kimse bir şey söylemez, yaraya merhem süren olmaz, olmakta hiç istemez hatta kelin ilacı olsa başına sürer misali… Bunu dillendirmek için sansür mü var acaba da haberimiz yok? Bunu etrafına bakan birkaç keşif yaparak herkes sezerek hissedebilir lakin gel gör ki herkes bu konuya gelince oluyor Fransız! Hani her konuyu 18 dile çevirecek Google çeviricisi var gibi her dilde konuşarak çeviri yaptığımızı sanırken, konu buraya gelince benim gibi tut yemiş bülbüle döndü bu herkes? Olay vakıa sıkıntılı, bir tercüman ya da çeviren bulmak lazım, gerçi oda anlamaz tercüman olamaz ki, bir arada olmaktan sıkılıyoruz, herkes ayrı bir telden ayardan çalıyor, ayarımız yok, hatta ayarlarımızı ayarlayacak fabrika ayarlarına getirecek bir “enstitümüz” yok ondan böyle oluyor, vesselam, selamlarımla.
Mehmet Aluç