Renklerin çığlığında
Duyulur hassas ruhlar senfonisi
Seyyah kelimeler otağını kurar
Hikmeti boğum boğum cümlelerin
ortasına
Başlar soluk soluğa ürperişler
Dudaklarda ağırlaşan suskunluk bozar
orucunu
Ve aynasını kırar yükselişler
Kendini sayıklar insan
Dil altı kibir hapları unutturur
özünü
Elde sırrı vacip hüzünler
Meşrebi bozuk notalar eker şimdinin
tarlasına
Perdesiz pencereden sızan yağmur
Hiçliği oyalar ömrüm bohçasına
Barut kokulu geçmişin sırtını
sıvazlar derviş
Sönmeye yüz tutar ateşlerin iklimi
Kefen giymiş şehirler
En besmelesiz bıçakla keser dilimi
Kefen giymiş şehirlerde
Bedensiz ölülerin tüylerini öperken
rüzgar
Cevabına küser sorular
Boy vermeden kırılır öfkelerin fidanı
Ve el yordamıyla kök salar aydınlık
doğrular
Yayları fırlar kutlu sabrın
Geç kalmış bir nefes misali
Meçhul saplantılar yankılanır duvarın
çatlağında
Ve ruhlardaki kırbaç yarası
Gül açtırır düşlerin çorak toprağında
Tükenişin istasyonunda
Yarım kalır heveskâr sevincin
gölgeleri
Uslu bir ay misali dolanır onca düşünce
İnşiraha ulaştırır dengeleri
. . .
.
.
.
.