
Hiçliğin ummanında
Sildikçe izi kalan bir yazgıdır ömür
Nefesler ifşa eder dikenlerin azabındaki gülü
Baldıran zehri yutar zaman
Ve köze döner ıssız kelimelerin külü
Ölü kuşlar yağar gökten
Çığlıkların damarını kopartır göçebe duygular
Kırbaç yarası gibi sözler çalkalanır bilincin avlusunda
Ve isyanı kutsar sorgular
Demli bir çayın son yudumunda
Direnmenin asasını kırarken sabır
Yorgun iklimlerin mavisiz bulutlarında kaybolur ay
Sobelenir gecenin tek gözlü hüznü
Ve kırılır son fay
Örümcek kaplarken vefanın mağarasını
Bir müridin itaati sarar dillerdeki övgüyü
Günahla yamanır bin bir emek
Ve derin titreyişler kirletir mecalsiz sövgüyü
Işıkları yontulur rotasız yıldızların
Endamını yitirir şizofren düşlerin arsız İzi
Bıçak yarası tazeliğinde kokar
Küflü sinelerde gömülü lahitin gizi
.
.
.
.