Gecenin lekesiyle köpürür cehaletin hıncı
Tuza bandırıldıkça diner ancak
İzsiz çöllerin kuşatmasındaki kaos çiçeğidir bu
Kalbin arzındaki son sancak
Karıncalar birikir o an
İnsan kokulu düşlerin gölgesine
Uğultulu bir bekleyiş saplanır
Kimliği tespitsiz çizgilerin yörüngesine
İnsan ki
Olgunlaşmış meyveler gibi
Toprağa düşmeyi beklerken ömrün dallarında
Parmak uçlarında donar onca elem
Şiiri nefes olur sükûta
Ve ünlemlerin çığlığını gölgeler kalem
Tüm heybetiyle
Avuntunun uçurumundan sallanan
Sessizlik imparatorluğunun kraliçesi olur kelimeler
İçimizin yorgun topraklarında nadaslanır
Eksik cümleli çehreler
Çürümüş çelenk kokusunda
Lâpa lâpa aldanışlar yağar bilincin tenine
Teslimiyet marşları söyler hafızasız diller
Kirpiklerde donar son bakış
Ve kırık ayaklı atlara alkış tutar eller
Soğuğun ezgisiyle
Sabır üssünden havalanır umut
Etine dikilir kırık kemikler
Uzayan ölümün son durağında
Diyet rengine bürünür tüm yeminler
. . .
.
.
.
.
.
.
.
.