Kaderin Lütfu...





Düş iklimleri elbet kaderin de sabrının çatladığı aklı evvel değil de sözcüklerim ve içimde yanan O Ulvi Uhrevi Ateş yok mu yok mu…

Mizacı yitiktir günün bir de nabzını alamadığım insan denen yalancı iklimin.

Resimler solgun ruhum durgun ve tutulan nutkum.

Kayrasındayım yalnızlığın ve şifam da çıkışım da Allah’tan.

Hüzne teğet geçen bir gün daha eklendi hayat takvimime ve sabırsızlığım sonlandı azat edilesi acılar katlandı da ansızın ve içtimada geçen hayat yok mu?

Varım yoğum.

Varlığım noksan addedildiğim.

Hicvim ve hicrim ve kenetlendiğim dualar.

Renklere aldırış etmeden yükselen ruhum ve başat iklimle ve baş veren çiçekler.

Kindar ve zalim nefsine tapanların ise dünyayı cehenneme çevirdiği.

Bir yanım eksik mi sahiden de?

Ya da yarım mı kaldım?

Akla zararım ve günbegün büyüyen iman gücümle Rabbime sıkı sıkı sarıldığım…

Ah, be beyzade kalemim…

Saf tuttuğum s/afiyetim.

Muşmula suratlı yalan ve yalancı naralar bense bir nidada saklı bir fısıltıyım.

Kubbem.

Hutbem.

Hazanım madem yaz mevsiminde ne ararım?

Yazılmış kaderime hürmeten cenk ettiğim bir uçurumdur ki içine düştüğümü sansa da zebaniler ben İlahi Ateşin nezdinde bitimsiz hüznüme sirayet eden umudumla ve dualarımla kefilim içimde saklı o engin okyanusa oysaki…

Oysaki ben bir damladan ibaret bazense esen rüzgâra nispet yaptığım ve misliyle canımın yandığı ve minvalinde iman gücünün ne çıkar ki varlığım kundaklansa bense beşik gibi sallandığım içinde saklandığım kabrin kapısına kilit vuranlara değil aşka ve İlahi Adalete dönük yüzümle kâh efkârım kâh evladım kâh bir sure kâh hecelediğim sözcüklere eklerken yenileri varsa yoksa Allah rızası için yaşadığım ve yaşattığım kadar da sevgiyi sonsuzluğa koşmaktayım.

Bir minvalmiş meğer devinen gün.

Bunla sakit olsun, demenin diğer adı elbette şükür.

Kadir kıymet bilse insanlar ne olacak bilmeseler ne ki?

Garantiye aldıkları hayatlarından ve dolu ceplerinden öylesine eminler ki lakin unuttukları çok şey var:

Hele ki Yaradan, ’ol’’ dedi mi mümkün mü bu yoldan geri dönmek?

Hele ki kader razı geldi mi ölüme ne gerek?

Çıkış noktası yaşamın ve dünya gözüyle mutlu olmanın bir bedeli vardır elbet hele ki nefsine ve maddiyata tapan insanların istilasında kimse de emin olmasın hani.

Künyem alev aldı.

Kursağımda kaldı yediğim son lokma annemin gidişinin ardından bekliyorum dönmesini.

Bir minvaldir ki yaşamak ve de bir mihenk taşı ve işte sabrımın katlandığı şükre doymadığım ve acımın da açısını çıkardığım:

Dik başlı ve dik acılı ve dik açılı bir rüzgârım ben…

Kâh içime estiğim kâh Horasan tepelerine bayrak diktiğim varsın olsun isyan çıkarsın ve kazan kaldırsın yeniçeriler ben hayatın ve umudun yeni çehresinde saklı ulvi bir güneşim…

Ne kindardır iklim ne kandırıcıdır yüreğim.

Ne laneti telaffuz ettim ne de paraya mülke tamah ettim…

Neyim ki?

Neyiz de hem?

Sevgiyle yaratılmış bizler aslında koca kâinatta tek bir noktaya tekabül ederken ben çoğalmayı çoğaltmayı başardım bile.

Hüzün depreşen.

Kader bastıran.

Künyem ve takılı kaldığım kancam ve evet, ben şiirlerin Mihriban’ı…

Ve evet, ben çiçeklerin en güzeliyim vakitsiz solsam da semiren acımla büyüyen itikadımla koştuğumdur Rabbimin Dergâhı.

Hızıma yetişemez kimseler çünkü ben sevginin ve umudun minvalinde sekiyorum bir yürekten diğerine.

Kayda değer acılarım ya da değil.

Keyfe keder hiç değil.

Yalnızlığım ve terk edilmişliğimse bir rivayet çünkü iklimlerin en muhteşemine nail oldum ben ezelden ve tez elden.

Solumda somurtan bir cüce var.

Sağımda ise uykucu.

Bir de hüznü beste yapıp evrene salmışken iç sesimi…

Mizacım değil asla yitik ruhum asla değil bitik.

Bir mealim varsa bilemem ve susarım ve beklerim mademki Allah yoluna baş koydum ben…

Şiirler akan kanımda saklı.

Mantıksa devrede.

Duygularım dipsiz.

Aşkım her evrede saklı:

Nazımla niyazımla tapındığım.

Aşkın ibaresinde salındığım.

Ne hikmetse acısa da canım hala dik durabildiğim ve ümidimi saklı tuttuğum.

Bir rozettir adeta kalemim ve de kubbenin bitiminde saklı varsın olsun sonlanmasın esaretim.

Bir bedenim var ki.

Bir de ruhum.

Ve seyyah gölgem

Şeytansa kudurduğu kadar ben huzurla sevip yazmaktayım acıma da hüznüme de sahip çıkan koşulsuz yüce Mevla’m ve kanadığım yerden güllerin açtığı kanatılan yüreğimdeki kanın akışı sonlanmazken kanlı canlı bir teslimiyet benimki.

Şiarım.

Kıblem.

Devasa yalnızlığım.

Sessizliğimse kabullenmişliğimin yanı sıra Rabbime tam teslimiyetimle iştigal.

Bir renksem eğer ki.

Bir de recim edilmişse kuyruğuma takılanlar ve sıfat takanlar.

Aşkın imbatı.

Sözcüklerin yanan ateşi ve narı ve nuru ve tükenmeyen coşkumla kat çıktığım adalete ket vurulsa da benliğime ben sevginin ve inancın kat izinde saklı bir meyyalim nasıl ki dönük başım Rabbime.

Esaret değil bu olanlar sadece kaderin lütfu.

Cesaret bulduğumsa Rabbimden, cahil kalmaktan korkum bilgiye ve sevmeye ve iman gücüne doymadığım.

Meali yitik bir günün.

Mizacı kayıp bir hayalin.

Bense umudun peşinde yüreğim yangın yeri ve dinmeyen özlemimle annemi taşımak tepemde sırtımda Allah’ın izniyle ona sahip çıkmak ve kaldığımız yerden de devam etmek adına elbet Rabbim her ‘’ol’’ dediğinde ve de zalimle iblis, ‘’öl’’ dedi mi kaderin tayin ettiğinden sapmadığım kadar kederimi dahi kabullenebilmenin verdiği güçle yaşadığım ve yaşattığım kadar umudu ve sevgiyi kor hecelerden doğan bir güneş gibi külümden doğduğum kadar bilediğim hayatı ve bilmezden gelenlere de asla itibar ettiğim…

Yarınlara ise Allah kerim tüm tam teslimiyetimle Rabbime doğacak günü de sabırsızlıkla ve umutla beklediğim…


( Kaderin Lütfu... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 9.06.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.