Hava
durumunun öğrencilerle okul bahçesine çıkmaya müsaade etmediği soğuk kış
günlerinde Beden Eğitimi derslerini sınıfta yapar öğretmenler. Öğrencilere
beden jimnastik yaptırılmasa bile çeşitli oyunlarla bu defa beyin jimnastiği
yaptırmak, öğrencilerin gülmelerini, beyin yorgunluklarını gidermek adına sınıf
içi oyunların güzelliğine sığındık yıllarca. Küçük sınıflarla, uçtu uçtu, deve-cüce, bu
oyunun daha farklı versiyonu yat-kalk benzeri oyunları çokça oynardık. Oyunda şaşırana öğrenciye arkadaşları bol bol
gülerlerdi. Bu oyunların nasıl oynandığını tarife gerek yok. Türkiye’de çok
tutulan evet-hayır oyunu gibi bu oyunlarla da yaşamımızda öğrenci, veli,
öğretmen olarak tanışıklığımız olmuştur.
Uçtu
uçtu oyununda oyunu oynatan öğrenci, çabucak uçtu uçlu komutuyla, keklikleri,
bülbülleri, kargaları… uçurur. Öğrenciler arasında şaşıran olmaz. Kazlar uçtu
deyinde herkes el kaldırır, peşinden kızlar uçtu deyince oyuna yetesiye
yoğunlaşamayan bazı öğrenciler el kaldırır. Sınıfta bir gülme fırtınası kopar.
El kaldıranların elleri kısa süre havada kalır, mahcup olurlar! Mahcubiyet durumu uzun sürmez. Çocukların
günah nedir temiz dünyası; oyun güle oynaya devam eder.
Oyunlar,
gülmeler çocukluk günlerimizde kaldı. Ve uçtu uçtu oyunun farklı versiyonlarını
biz büyükler yaşıyoruz. Ünlü karikatürist Emre Ulaş’ın bir çizimi ülke durumunu
itirazsız betimliyordu. Unutamadım. Yorum ekleyerek karikatürü açayım: ENAG ile
TÜİG iddiaya girmişler hangimizin açıkladığı enflasyon oranı gerçek diye. Para işlerinden sorumlu selametli güzel bir
kadın hakem olmuş. Bir taraf yazı “efendime söyleyeyim” diğer taraf tura demiş.
Hakem parayı fırlarmış havaya. Para yere düşmeden yok olmuş. Siz deyin
atmosferin derinliklerine bir roket gibi fırlayıp uçmuş. Ben diyeyim para yere
düşmeden buharlaşmış.
Uçtu uçtu oyunu günümüzde oynanıp para uçtu
diye komut verilse; öğrenciler ikilem içinde kalırdı. Para uçmaz diye parmak
kaldırmadan sakin kalsalar kantinden yaptıkları alış-verişlerde bir haftalık cep
harçlıklarının iki günde buharlaştığını anımsayıp kendilerine haksızlık
yaptıklarının ayırdına varırlar. Oyun süresinde uçtu uçtu para uçtu komutunu
duyunca hep birlikte parmak kaldıracaklarına kuşku olmaz.
Uçtu
uçtu oyununu büyükler oynasa tahmin edemeyeceğimiz ilginç durumlar
yaşayacağımıza kuşku olamaz. Oyunu idare eden bir arkadaşımız komut verse. Oyun
içinde uçu uçtu doktorlar uçtu derse parmak kaldırıp uçtu diyenler büyük yekûn
teşkil eder. Bu olgu günümüzde yaşanmaya başladı maalesef.
Sezar’ın
hakkını Sezar’a vereyim. Yaşadığımız geçen son yıllar içinde doktorlardan,
hastahanelerimizin çalıştırılmasından memnundum. Randevu için aradığımda bir
sorun olmazdı. Kişisel olarak operasyonlar da geçirdim para ödemeden. Mevcut
iktidardan önceki iktidarlar döneminde doktorları görmeden önce operasyonlar
olası değildi. Bu konuda çokça yaşanmışlıklarım var.
Sözü uzatmadan bir hikâyecik anlatayım. Kız
kardeşim ev kadını, memleketten yanımıza Kocaeli’ne geldi. Guatrı ameliyatı
olması gerekiyordu. Sağlıkçı
arkadaşlardan uzman bir doktor adını öğrendik. Özel muayenehanesine gidip
prosedürü tamamladık(!) Doktordan bir
kez daha bizden mali yönden istekte bulunmayacağına söz aldık. Hakkını teslim
etmeliyim bizi kırk yıllık dostu gibi ağırladı doktor bey. Dilinden bal
akıyordu.
Ve kısa
süre içinde hastahanede operasyonu gerçekleşti. Kardeşim üç gün yattı.
Hastahaneden taburcu olurken eşim ilgileniyordu kardeşimle. Doktor bir kez daha
muayenehanesine uğramalarını tembihlemiş. Sağlıkçı arkadaşlar söylemişti; malum
doktor aşırı paracıymış. Doktorun yüzünü görmek istemiyorum diye gitmedim. Eşim
gitti kardeşimden özel muayenehaneye; bir zarf içinde bir miktar para ile…
Hastahane,
doktorlar konusunda yaşanılan altın yıllar kısa sürdü. Doktorlarımız uçtu,
buharlaştı adeta son aylar içinde. Kulaklarımla ilgili sıkıntılarım vardı. Geçtim bilgisayarın başına. Önce Derince
Devlet Hastanesinde randevu aradım. İlgili 5-6 doktor adı gözüküyordu hekimler
listesinde. Randevu yok. Üç hastahane daha aradım. Yine randevu yok.
Derince
Devlet Hastahanesine gittim. Doktor odalarında kuş uçmuyor. İki hemşire arkadaş
sessizce oturuyordu. Durumu sordum hemşirelere. Hemşireler her gün merkez ilçe
İzmit’ten bir doktor geldiği söylediler. Hastahaneye çok erkenden gelebilirsen
randevu alma olanağının olasılığını söylediler. Öneriyi uyguladım. Daha saat
sekizde hastahanedeydim. Şansım yaver gitti randevu alıp muayene oldum.
Alt çene
en dip dişimde sıkıntı var. Klavye başında randevu bulamadım. Derince’ de
mevcut Diş Hastahanesine bizzat erkenden gittim. Bu kez şansım yanımda değildi.
Randevu alamadım. Aciline randevu buldum. Şansım beni terk etmişti. Genç bir
kadın doktor çekim riskli olabilir diye beni ağız diş ve çene cerrahisine
yönlendirdi. Randevu almak için 112’den randevu alınabileceğini söyledi. Randevu
alma saatinin saat onda başladığını biliyorduk. Eşimle elimizde telefonlar,
saat on. Başladık 112’yi aramaya. Birinci gün sonuç alamadık.
Yılmak yok,
“yola devam” ertesi gün saat onda görev başındayız. Eşimin telefonunda numara
düştü. Kalp atışlarım hızlandı telefonu kaparcasına aldım. Uzun beklemelerden
sonra Darıca’da 23 Şubat için randevu alabildim. Mutluyum bekliyorum 23 Şubatı.
Unutmadan söyleyeyim, diş hastahanesinin yanı başında özel dişçinin
muayenesinin pencere camında telefon numarası vardı. Bir diş çekiminin fiyatını
sordum. Normal diş için yedi yüz elli lira cevabını aldım. Benim dış sıkıntılı
olacağına göre masrafı farklı olurdu. İç sesim yoluna git diyordu. Mevsim kış
doktorlar çoğusu göçmen kuşlar gibi uçtular bir taraflara. Önümüz bahar umarım
göçmen kuşların geri dönmeleri gibi doktorlarımızda geri dönerler. Bekliyorum,
bekliyoruz tüm yurttaşlar olarak.