Geçmişin İzleri-7-


 

Geçmişin İzleri-7-

Eski tahta masanın üzerinde, kurumuş fırçalar ve renkli tüplerle dolu bir palet duruyordu. Pencereden içeri sızan güneş ışığı, tozlu odanın içini aydınlatıyordu. Kırık camlar, ışığın yere düşerken dans ettiği ince ışınlarla süslüydü. Duvarlar, yılların getirdiği resimlerle kaplıydı. Her bir tablo, farklı bir hayatı yaşanmışlığı anlatıyordu. Birinde deniz kenarında bir çocuk, diğerinde dağların zirvesinde bir dağcı vardı. Ressamın yaşamının izleri, bu tuvaller de saklıydı. Eski tahta sandalyeler, masanın etrafında sıralanmıştı. Üzerlerinde boya lekeleri ve çizikler vardı. Burada bir zamanlar sanatçılar, öğrenciler ve meraklı gözler oturmuştu. Odada hafif bir terebentin kokusu vardı. Ressamın paletinden yükselen renkler, havada dans ediyordu. Mavi, sarı, kırmızı… Her bir rengin kendine özgü bir hayat yaşantısı vardı.

 

Atölyenin ortasında duruyor, fırçasını paletin üzerine daldırıyordu. Gözleri kadının yüzündeydi. Onun içindeki karmaşayı, fırça darbeleriyle ifade etmek istiyordu. Leyla, fırçasını tuvalin üzerine koydu. Gözleri kadının yüzündeydi, ama aslında iç dünyasında bir savaş veriyordu. Ruhu, fırça darbeleriyle ifade etmek istediği duygularla doluydu. Bir yandan, geçmişi onu rahatsız ediyordu. Atölyenin duvarlarındaki tablolar, gençlik yıllarını hatırlatıyordu. O zamanlar, sanatın saf ve içten olduğuna inanırdı. Ancak zaman geçtikçe, hayatın acımasız gerçekleriyle yüzleşti. Sanatın sadece bir meslek olmadığını, aynı zamanda geçim kaynağı olduğunu fark etti. Bu düşünce, içinde bir çatışmaya doğru onu sürüklüyordu.

Diğer yandan, kadının gizemi onu cezbetmişti. Kapüşonun ardındaki yüzü göremese de, kadının gözlerindeki hüzün ve sır, Leyla’yı etkilemişti. Onun içindeki karmaşayı anlamak, belki de kendi iç çatışmalarını çözmek anlamına geliyordu. Leyla, fırçasını tekrar paletin üzerine daldırdı. Kırmızı rengi seçti. Korku ve umut arasında sıkışmış gibi hissediyordu. Belki de bu tablo, hem kendi iç dünyasını hem de kadının gizemini ifade edebilirdi.

 

Atölyenin penceresinden bakıldığında, İstanbul’un tarih kokan sokakları uzanıyordu. Eski çarşı, taş binaları ve ahşap dükkânlarıyla hala ayakta duruyordu. Her bir çatı kiremiti, yılların izini taşıyordu. İstanbul, sadece turistik bir ilçe değil, aynı zamanda yaşamın değişimini izlediğimiz bir yerdi. Şehre her gittiğimizde, eski bir atölyenin daha kapandığını, bir esnafın daha eksildiğini görüyorduk. Bu sokaklar, geçmişle günümüz arasında bir köprüydü. Pencerenin kenarında bir saksı vardı. İçinde rengârenk çiçekler açıyordu. Leyla, fırçasını tuvalden kaldırıp pencereye doğru döndü. Dışarıdaki manzara, içindeki çatışmaları yatıştırmaya çalışan bir ressamın gözlerine yansıdı.

Mehmet Aluç

Devam edecek inşallah


( Geçmişin İzleri-7- başlıklı yazı kul mehmet tarafından 20.07.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu