Son Veda
Leyla elindeki valizini çekerek siteye girdi. Evini çok özlemişti;
buraların havasını, kendini ait hissettiği her şeyi özlemle inceliyordu. Bina
girişine yakın olan kameriyede Salman oturmuş, onu bekliyordu, her gece burada
oturarak Leyla’nın dönüşünü bekliyordu. Gideli yıllar olmuştu işte döndü geldi.
İçindeki sevinç anlatacak kelimeler yoktu. Gözleri birbirlerine değdiğinde,
zaman durmuş gibiydi. İçlerinde yükselen duyguları uzun cümlelerle anlatmak zor
olsa da, kalpleri birbirine yakındı. Aşkın büyülü dokunuşu, sessizce etraflarına
yayılıyordu.
Leyla’nın saçları hafif esen rüzgârla oynuyordu. Gözleri, Salman’ın
bakışlarında kayboluyordu. Onun yanında olmak, sanki yıllardır beklediği anın
gerçekleştiği an gibiydi. Kameriyenin taş duvarları, aşkın gizemini hala ilk
gün ki sıcaklığını koruyordu. Leyla, içindeki heyecanı bastırmaya çalışarak,
“Merhaba,” dedi. Sesinin titrediğini hissetti. Selman, gülümseyerek karşılık
verdi. “Hoş geldin,” dedi. “Seni beklemek güzeldi, geçte olsa geldin, neden
gittiğini nereye gittiğini sormayacağım.”
Leyla, valizini bırakıp yanına oturdu. İçlerindeki sessizliği
kelimelere dökmek istiyorlardı. “Nasıl hissediyorsun?” diye sordu Salman
gözlerindeki kaybolan hüznün yerini alan sevinç dolu bakışla ”Seni görmek aşkı
duygusu ve coşkusuyla hissetmek bambaşka bir duygu”. Leyla, gözlerini
kaçırarak, “Kelimeler yetmez, diyorsun” dedi. Selman“ Bu anı yaşamak, her
şeyden daha değerli.” İçindeki karmaşık duyguları anlatmak için uzun cümleler
kurmaya çalışsa da, kalbinin ritmi daha hızlı atıyordu.
Salman, sessizce Leyla’nın elini tuttu. Parmakları arasındaki
temas, aşkın dilini konuşuyordu. Leyla, gözlerini tekrar ona çevirdi. “Seni
özledim,” dedi. “Bu evde olmak, seninle burada olmak… İçimdeki sevinç, huzur ve
heyecanla dolup taşıyor.” Uzun cümlelerle anlatılamayan bu duygular, ikisinin
arasında bir köprü kuruyordu.
Salman, Leyla’nın yüzüne doğru eğildi. Dudakları birleştiğinde,
zamanın durduğunu hissettiler. Uzun cümlelerin yerini, içten gelen bir hisse
bıraktılar. Aşkın büyülü dokunuşu, kameriyenin taş duvarlarını aşarak etrafa
yayıldı. İçlerindeki sevgi, uzun cümlelerle değil, sadece bir bakışla
anlatılabiliyordu. Leyla ve Salman, birbirlerine olan sevgilerini sessizce
paylaşıyorlardı. Kameriyenin içindeki mumlar, hafifçe titriyordu. Leyla, Salman’ın
gözlerine bakarak, “Seni ne kadar özlediğimi anlatamam,” dedi. “Bu anı uzun
cümlelerle değil, kalbimle yaşıyorum.” Salman, Leyla’nın saçlarını okşadı. “Her
anımızı dolu dolu yaşamalıyız,” dedi. “Bu ev, sadece taş duvarlardan ibaret
değil. Burası, seninle paylaştığımız anıların yuvası.” Leyla, gülümseyerek
başını onun omzuna koydu. “Evet,” dedi. “Bu anılar, hayatımın en değerli
hazinesi.”
Leyla,nın gözlerini hafifçe nemlendirdi. Bir süredir içinde
biriken duyguları ifade etmek istiyordu. “Salman,” dedi titrek bir sesle, “beni
buraya getiren sebep… Aslında bir veda.” Salman’ın yüzü şaşkınlıkla karışık bir
ifadeyle dondu. “Veda mı?” diye sordu. “Neden? Yine mi sebepsiz gideceksin?”
Leyla, derin bir nefes aldı. “Bir süredir içimde bir boşluk var,” dedi. “Bu evde olmak, seninle burada anılar biriktirmek güzeldi. Ama artık gitmeliyim. İçimde bir huzursuzluk var, bir yerlerde başka bir anı bekliyor beni olabilir.” Salman “ Olabilir ne demek? Bana açık ve net ol”. Salman, sessizce elini Leyla’nın eline koydu. “Neden gitmek istiyorsun?” diye sordu. “Burada seninle daha nice anılar biriktirebiliriz.” Leyla, gözlerini kaçırdı. Salman “Bir aşk hikâyesinin sonuna yine mi geldik, hep böyle ayran gönüllüydün, elindekilerle yetinmedin ?” dedi. “Belki de bu son değil, ama benim için burası artık bir dönüm noktası, devam ederim sandım ama olmadı yine olmadı. Seni unutmayacağım, ama gitmeliyim.” Salman “Olmayan nedir? Bende seni huzursuz eden nedir açıklar mısın?”
Salan, onun gözlerine bakarak, suskun kalışını yıkılarak izledi “Seni artık özlemeyeceğim, yolunu beklemeyeceğim,” dedi. “Bu evdeki her anı, seninle yaşadığımız her an, kalbimde sonsuz bir yer edinmeyecek artık, gidişinle hepsini sileceğim.” Leyla, hafifçe gülümsedi. “Belki bir gün geri dönerim,” dedi. “Ama şimdi gitmeliyim. Hoşça kal.” Salman “ geri dönmene gerek yok artık güle güle git ve bir daha sakın dönme”.
Ve o an, kameriyenin taş duvarlarında yankılandı” geri dönmene gerek yok artık, güle güle git ve bir daha sakın dönme”. İçlerindeki sevgi, uzun cümlelerle devam etmedi, hüzünlü sözlerle veda ettirdi. Salman, sessizce onun elini bıraktı. Gözleri, kameriyenin taş duvarlarında kayboldu. Leyla’nın gitmesine engel olamazdı. Belki bir gün yoktu artık, bu kameriyede yeniden bir daha buluşmayacaklardı buda yoktu artık, bu son vedaydı.
Mehmet Aluç