Güreşler çok yaman ve çekişmeli geçiyordu.
Müsabakalarda kıyasıya bir mücadele yaşanıyor, kazanan güç değil us oluyordu.
Öyle değil mi ki zaten bu herbiri boğayı devirebilen bahadırlar güç olarak neredeyse denk idiler.
İşte burada kazanmak hep uslu güreş oyunları ile mümkündü ancak.
Kül Erkin rakiplerini önce oyalıyor ve sabırla yorulmalarını bekliyordu. Yorulan rakibinin boş bulunduğu bir an tek dalarak kavradığı bacak sayesinde hasmını devirip sırtını yere getiriyordu.
İşte 2 rakibini sırasıyla yenmiş ve bir diğer müsabakanın bitmesini bekliyordu.
Diğer müsabaka uzamıştı çünkü birtürlü yenişemiyorlardı.
Karluk bahadırı Onbaşı Günbudun’u çok zorlamıştı.
İlk rakibini köprü durumuna getirip ardından zorlayıp künde atmasını bilmişti.
Fakat işte Onbaşı Günbudun bütün bildiği güreş oyunlarını denemesine rağmen yiğit Karluk bahadırı her oyunu çelmeyi biliyordu.
Onbaşı Günbudun ilk müsabakayı kazandığında gözleri hemen Bige’ye çevrilmiş, o an yine gözgöze gelmişlerdi. Onbaşı Günbudun acunda hiçbir vakit olmadığı kadar bahtiyar hissediyordu kendini.
Bige kendisini seyrediyordu.
Bunu bilmesine rağmen Karluk bahadırını ne kadar zorlasa da yenmeyi başaramamıştı.
Onbaşı Günbudun rakibini yandan sarmak isterken boş bulunmuş ve sağ taraftan sarayım derken bir adım yana kaçan rakibine sol ayağını kaptırmıştı.
Daha uzun süremezdi, kişioğlu daha ne kadar dayanabilirdi bu yiğit Karluk bahadırına.
Albız alsın, Onbaşı Günbudun yenilmişti.
Selçuk beğ oğlu Mikail Alp’in Onbaşısını beğenmişti.
Onbaşı Günbudun üzülmüş ve Bige’ye bakmaya cesaret bulamamıştı.
Şimdi Mikail elinde bir sağrak kımız ile gelmiş, komutanı Onbaşı Günbudun’a moral vermeye çalışıyordu.
Selçuk beğ bu olanları göz ucu ile izliyor, oğlu Mikail Alp ile övünüyordu.
Oğuzların en yaman bahadırının oğlu dahi olsa, komutanına ne kadar bağlı olduğunu gösteriyordu Mikail Alp.
Güreşlerin hepsi yapılmış, birer birer rakiplerini yenen Kül Erkin ve Onbaşı’sı Günbudun’u yenen Karluk bahadırı kalmıştı.
Selçuk beğ Onbaşı Günbudun’un bahadırlarını seçerken doğru karar verdiğine emindi.
İşte oğlu’nun pusat arkadaşı Kül Erkin tüm Türk Budunun en iyi güreşçilerinden birisi olduğunu ıspatlamıştı.
Mikail Alp ve pusat arkadaşı İl Tutmuş çok heyecanlı bir şekilde izliyorlar, adeta soluk almıyorlardı.
Pusat arkadaşları Kül Erkin’in kazanmasını yürekten istiyorlardı.
İşte nihayet bu son müsabaka da tamamlanmış, Karluk bahadırı Kül Erkin’i de yenmişti.
Yınal Yabgu’nun önüne varıp yere diz vurup sağ ellerini göğüslerine götürdü güreşçiler.
Yınal Yabgu güreşlerin tümünü kazanan konuk güreşçi Karluk bahadırına bir kılıç ve at armağan etmişti.
Dukak beğ Oğuz elleri ustalığı olan bir bıçak armağan etti Karluk bahadırına.
Yınal Yabgu genç bahadır Kül Erkin’i beğenmiş, onu kutlamış ve adını sormuştu.
3 güreşçiyi yenen ve son müsabakada güçlükle yenilen bu bahadırı tanımak istemişti.
Kül Erkin’in Oğuz Budun içinde yenemeyeceği pek az bahadır vardı.
İşte tüm oyunlar müsabakalar bitmişti.
Selçuk beğ şuana kadar yapılan hiçbir oyuna katılmamıştı.
Fakat Yınal Yabgu bu güzel şölenin erken bitmesini istemiyor gibiydi.
Aslında Yınal Yabgu Selçuk beğ’in genç bahadırlara kazanma fırsatı olsun diye katılmadığını biliyor, Selçuk beğ’i hem seviyor hemde galiba içten içe kıskanıyordu.
Evet Selçuk beğ’in amcası Temir Yalığ’dı, Temir Yalığ’da Yınal Yabgu’nun iki başkomutanından birisi idi.
Selçuk beğ’de amcası Temir Yalığ’ın buyruğundaki komutandı.
Fakat yine de Yınal Yabgu’yu kemiren bir düşünce usunda yer etmiş, bu düşünce onu iyiden iyiye kemirir olmuştu.
Selçuk beğ özbaşına haçlı Gürcü Krallığı topraklarına giriyor, sonra kendinden kalabalık orduları yeniyor ve çeşitli ulcalar ile yurda dönüyordu.
Yınal Yabgu’nun kocamış güngörmüş Temir Yalığ’dan başkaca diğer başkomutanı aynı zamanda kuzeni olan Bögü Tigin ile Selçuk beğ’in kılıç vuruşturmasını istiyordu.
Bögü Tigin aynı Yınal Yabgu gibi baba tarafından Oğuz Budun’un sol kolu olan Üçok’ların Dağhan oğlu Eymür boyundandı.
Annesi ise Hazar Devleti’nin en tanınmış oymaklarından Sabir Türkler’indendi.
Bögü Tigin’in kılıç kullanmadaki maharetini tüm Türk Budun bilirdi.
Barış vakti toylarda, kırış vakti cenklerde Bögü Tigin ünlü bir başkomutandı.
Selçuk beğ ise Kınık Boyu’nun en güzel kızı olan Banu Çiçek ile uluğ beğ Dukak’ın oğluydu.
Selçuk beğ sadece kılıç vuruşturmada değil, bahadırlığın tamamında ününü tüm Türk Budun biliyordu.
Selçuk beğ ay parçasıydı şu acunda. Oğuz’un kartalı idi, onda Tanrıkut Oğuz Metehan alametleri görülüyordu.
Selçuk beğ Yınal Yabgu’yu, Katun Han’ım ve babası ile birlikte tüm üstlerini saygıyla selamladıktan sonra meydana doğru yürüdü.
Bögü Tigin’de Yabgu ve Katun Han’ım ve Dukak beğ’i selamladıktan sonra meydanda yerini aldı.
Kocamış güngörmüş Dukak beğ anlamıştı olup biteni.
Yınal Yabgu’nun gönlünden geçen Selçuk beğ’in Yabgu'nun kuzeni yenilmez Bögü Tigin’e yenilmesiydi.
Bögü Tigin’i kılıç vuruşturmada yenen olmamıştı bugüne kadar.
Hatta kimse Bögü Tigin ile vuruşmak dahi istemezdi olağan şartlarda.
Selçuk beğ’in gözleri bir ara Korkut Ata’yı aradı kalabalık seyirciler arasında.
Gözgöze geldiler.
Korkut Ata’nın olup biteni anlaması için Yınal Yabgu’nun yanında olmasına gerek yoktu.
Oğuz’ların Baş-Kam’ı, manevi önderi güngörmüş Bilge Korkut Ata herşeyi çoktan anlamıştı.
İşte şimdi Selçuk beğ’le gözgöze geldiği anda başını hafifçe aşağı salladı, bu onların arasındaki bir işaretti.
Selçuk beğ karşısına gelmekte olan Bögü Tigin’i bekliyor, işte Bögü Tigin yaklaşıyordu.
Bu iki ünlü bahadır karşı karşıya geldiklerinde son defa Yınal Yabgu’ya dönüp baktılar.
Yabgu’nun işareti ile vuruşma başlıyordu.
Kılıçlar çekilirken bu büyük meydanda şimdi tam bir sessizlik hakimdi, tüm Oğuzlar dikkat kesilmişlerdi.
Bögü Tigin ilk hamleyi yapmıştı.
Bu sert vuruşu Selçuk beğ kılıcını havada hafif kavis çizdirerek çelmiş, ardından Bögü Tigin’in yeni hamlesini bekliyordu.
Bögü Tigin yaman saldırıyor işte şimdi de üçlü peşpeşe vuruş tekniğini deniyordu.
Bu teknikte ilk vuruş sağ yukarı çaprazdan yapılır, rakip bu vuruşu çelse bile ikinci vuruş soldan sağa doğru bel hizasına savrulur ve genelde bu vuruşa hazırlıksız yakalanırdı rakipler çoğu zaman, nihayet en sonunda da yere yakın bir hizada süpürme vuruşu yapılırdı. Selçuk beğ bu üç vuruşu da çelmeyi bilmiş, hele o sonuncu süpürme vuruşunda, yerden dizboyu kadar havaya sıçrayarak kurtulmuştu.
Selçuk beğ süpürme vuruşundan kaçmak için havaya sıçradığı o an kılıcını havadayken savurmuştu rakibine. Bu bilindik, bu daha evvel görülmüş bir şey değildi. Selçuk beğ pek çevikti yaşına rağmen.
Bu yüksekten yapılan savurma vuruşu, üç vuruştan üst üste kurtulduğu esnada yapıldığı için Bögü Tigin hazırlıksız yakalanmıştı.
Yine de kılıcını bir silme tokat hareketi gibi ters savurup havada çevirmiş ve bu saldırıyı çelmişti.
Bu iki bahadırı seyretmek savaş talimi gibiydi.
İkisinin kılıç maharetleri bütün Türk Budun için övünç kaynağıydı.
Onbaşı Günbudun kendine gelmiş, hatta şimdi şimdi tekrar kendinden geçiyordu, Selçuk beğ’i hayranlıkla izliyor gözlerini alamıyordu.
Bir ara Bige’ye baktı, Bige’de kılıç vuruşturan bahadırları izliyordu.
Kalkansız tulgasız tek kılıçla yapılan bir vuruşmanın bu kadar uzun sürmesi pek görülmüş şey değildi.
Bu iki bahadırdan birisi bir anlık boş bulunmaları ile can alabilir ve dahi can verebilirlerdi.
İşte nara da atıyorlardı.
Bögü Tigin; "Oğuz Budun Aşkına" diyerek kılıcı savururken, Selçuk beğ karşılık veriyor; "Türk Budun Aşkına"...
Bögü Tigin; "Kayra Han Aşkına"
Selçuk beğ; "Zülfikar Aşkına" derken izleyen kalabalığın çoğu anlamamıştı Selçuk beğ ne demek istiyordu.
Ufak ufak yaralanmalar olmuş, küçük çizikler oluşmuştu bahadırlarda.
Tek kılıçla daha fazlasının olmaması, zaten bu bahadırların ne kadar yaman olduklarını gösteriyordu.
Selçuk beğ’in sağ yanağı bir çizikten allanırken, Bögü Tigin’in sol kolunda bir kızıllık seçilir olmuştu.
Selçuk beğ bir an sol ayağı sendeler gibi olurken, hafiften dengesini kaybediyordu ki Bögü Tigin daha yaman kılıç savuruyor, işte Selçuk beğ yenilmek üzereydi.
Beklenmedik birşey oldu, Selçuk beğ sol ayağı hafif eğik burkulmuş haldeyken olduğu yerde geriye doğru takla atmış, bu hareket o kadar hızlı yapılmıştı ki çok dikkatle bakmayanlar ne olduğunu tam seçememişlerdi.
Selçuk beğ rakibini bir an şaşırtmış, Bögü Tigin çelik kılıcı tutmuş olduğu açıyı hafif çevirmişti.
Selçuk beğ;"Ya Allah" narası atıp öyle bir savurdu kılıcını ters açıda tutulan rakip kılıca, Bögü Tigin bu vuruşu karşılamış fakat işte kılıcı ortadan ikiye ayrılmıştı.
Vuruşma bitmişti.
Kazanan yoktu fakat Selçuk beğ Oğuz Yabguluğu’nun başkomutanı Bögü Tigin’e evet aynı zamanda Yabgu’nun kuzeni olan yenilmez Bögü Tigin’e yenilmemiş, işte onun kılıcını da ortadan ikiye biçmiş, kırmıştı.
Selçuk beğ kendi kılıcını kınına soktu, işte şimdi iki bahadır birbirlerini kucaklıyor tebrik ediyorlardı.
Korkut Ata tebessüm eden gözlerle bakıyor, Dukak beğ’in gözlerinden yaş gelmiş, tüm Oğuz Budun mest olmuş, galiba sevinmeyen tek kişi Yınal Yabgu idi.
Mikail Alp ise pusat arkadaşı İl Tutmuş’a, o benim atam diyordu.
Şölenler bitmişti.
Ertesi gün Onbaşı Günbudun erkenden kalktı Deli Kız’a bindiği gibi kutlu sulardan Seyhun Irmağı’na yavaş yavaş ilerliyordu.
Bir yandan da Deli Kız’la konuşuyor, ne yapacağım nasıl yapacağım diyor, Deli Kız bu sorulara karşılık belli belirsiz kişniyordu.
Onbaşı Günbudun bilinmezki Kam torunu olduğundan mıdır yoksa tek dostu olduğundan mıdır, fakat Deli Kız’ın ne dediğini anlıyordu.
Onbaşı Günbudun, 28 yaşındaki bu Oğuz bahadırı defalarca ölümden dönmüş, gözünü budaktan sakınmayan bu deli yiğit aşık olmuş ve ne yapacağını bilemez olmuştu ilk defa ömründe.