Onbaşı Günbudun Abakay Ozanlar arasında Bige’yi görmüştü.
Bige’nin aydan parlak yüzü, sesindeki o meleğimsi ahenk ve de Ozan sözleri Onbaşı Günbudun’u mest etmişti, Onbaşı Günbudun galiba vurulmuştu.
Bu ok yarasından başka, kılıç yarasından başka, mızrak sançmasından bambaşka bir sızı bambaşka bir vurulmaydı.
Onbaşı Günbudun aşık olmuştu.
İlk defa görüp dinlediği bu hilal kaşlı, elmacık kemikleri hafif çıkık, saçlar iki yandan örgülü ve gülünce gamzeleri beliren bu asil Türk kızına gönül vermişti işte.

Ertesi gün sıra şimdi güreşlerdeydi.

Meydanda 16 güreşçi vardı.
Kıpçak yiğitler, Karluk, Peçenek, Türgiş, Kuman, Çiğil, Hazar El’den katılan güreşçilerden başka Oğuz obasından Onbaşı Günbudun ve onun bahadırı genç yiğit Kül Erkin’de vardı.
Karahan yurdundan ve Samanoğulları El'inden kimse gelmemişti. Karahan zaten iç karışıklıklarla ugraşmaktaydı. Samanoğulları ise Selçuk beğ'in amcası Temir Yalığ tavsiyesi ile davet edilmemişti.
Karahanlı'lar Samanoğulları'na kinliydi.
Olası bir davet, Yınal Yabgu'yu öfkelendirebilirdi.
Nitekim Yabgu ve her daim Yabgu'lar Dogu Kağanlığı'na bağlılık göstermişlerdir. Bugün Doğu'da Kağan Ali Arslan Kara Tonga Han idi.

Güreş Türkler için hem bir oyun, hem de savaş talimiydi.
Kişioğlu nice şey gibi güreşerek de sınanırdı.
Onbaşı Günbudun’un gözleri kalabalık seyirciler arasından Bige’yi arıyordu.
Acaba bu ayyüzlü güzel de müsabakaları izleyenler arasında mıydı!
Dukak beğ Abakay Ozanlar için diğer Türk El’lerinden gelen konuklar için de kurdurduğu gibi yeni otağlar kurdurmuş, Türk Türe'since konuklar kutlu olduğu için, özenle ağırlanıyorlardı.
İşte şimdi de Dukak beğ’in müsabakaları seyrettiği bölümün yanında tüm Ozanlar için yer ayrılmış, Ozanların hepsi yerlerini almıştı.
Kımızcılar kımız ikram ediyor, yoğurtlu sütlü içeceklerin haricinde çeşitli yemişlerin de sunulduğu ikramların ardı arkası kesilmiyordu.
Türk Türe’si yürüyor, bay budun tadını çıkarıyordu.

Toy geleneğine göre önce Korkut Ata yakarış yapacaktı.
Korkut Ata tüm Oğuz Budun’un Baş-Kam’ıydı.
İşte şimdi yanında üç tane de kam davulcusu olduğu halde tüm Budun’un saygıyla dinlediği yakarış başlamıştı.
Korkut Ata yakarışı bitirirken şimdi en son yeni inancından algış okuyordu.
Bu algışlar okunurken kimi Oğuz’lar birtakım sözlerden sonra "âmin" diyorlardı.
Korkut Ata tamamlamıştı tüm yakarışı, şimdi davullar son kez vurmuş güreşler başlayacaktı ki, sesler işitildi.
Yınal Yabgu gelmişti.
Yanında çeşitli Buyruk Beğleri ve Tarkan’ları vardı.
Dukak beğ ve Selçuk beğ yeni gelen şeref konuklarına yer açıp başköşeye kurulan Oğuz tahtına Yınal Yabgu oturmuştu.
Kutlu yön olan sol tarafında Katun Han’ım yerini almıştı.
Katun Han’ım tam bir Türk Ece idi, Katun Han’ım öz mahiyeti ile iştirak ettiği için, çift Tuğ vardı yanlarında.
Birisi Yınal Yabgu’nun Tuğ’u ki bu Oğuz Yabguluğu’nun bütününü temsil ediyordu. Diğer Tuğ Katun Han’ımın Tuğ’u idi.
Katun Han’ım ece olduğu kadar da bahadır kişi idi, Oğuz Yabguluğu’nun kadın savaşçı birliklerinin başı işte Katun Han’ımdı.
Kadın bahadırlar akına gitmez, sefere çıkmaz, yalnız yurt savunmasında savaşır, erlerden daha yaman vuruşurlardı çağına göre.
Oğuz Budun yaman kişioğullarıydı.
Katun Han’ımın kılıcı dikkat çekiyordu, kılıcın kakması türlü taşlarla bezenmiş, ışık vurduğunda parlıyordu.
İşte güreşçiler şimdi kendilerini Yabgu’nun, Katun Han’ımın, Tarkan’ların Buyruk Beğleri’nin, Dukak beğ’in, Temir Yalığ’ın, Selçuk beğ’in ve Tümenbaşlar’ın huzurunda tek tek tanıtıyorlardı.
Herşey olduğu gibi güreşlerde de Türk Türe’si yürüyordu.

Kül Erkin’deydi sıra;
Oğuz Kınık Boyu, Türk’tür Uruğ’um...
Cenk ettim elimde varken kırığım...
Onbaşım Günbudun bense çırağım...
Beş haçlı Gürcü’yü yere serenim...
Şimdi en son sıra Onbaşı Günbudun’daydı, o da kendisini tanıtıyordu.
Dedem Kam’dır benim, bende gizleri...
Oğuz Budun için düzdüm sözleri...
Köktanrı yarattı biz Oğuz’ları...
Başbuğ’um Selçuk beğ, ona yarenim...
Yabgu dahil tüm şeref konukları 16 güreşçiyi de tanımış, hoşnut yüzlerle izliyorlardı.
Onbaşı Günbudun Bige’ye bakıyor, işte sözlerini bitirdiği o anda bir lahza göz göze gelmişlerdi. Bige gülümsüyor, hoş bakıyordu.
Onbaşı Günbudun bu ikinci kez gördüğü Bige’ye tekrar vurulmuştu.
Usundan türlü şeyler geçiyor, kazanmalıyım o seyrederken diyordu.

Güreşler çok yaman ve çekişmeli geçiyordu.
Müsabakalarda kıyasıya bir mücadele yaşanıyor, kazanan güç değil us oluyordu.
Öyle değil mi ki zaten bu herbiri boğayı devirebilen bahadırlar güç olarak neredeyse denk idiler.
İşte burada kazanmak hep uslu güreş oyunları ile mümkündü ancak.
Kül Erkin rakiplerini önce oyalıyor ve sabırla yorulmalarını bekliyordu.
Yorulan rakibinin boş bulunduğu bir an tek dalarak kavradığı bacak sayesinde hasmını devirip sırtını yere getiriyordu.
İşte 2 rakibini sırasıyla yenmiş ve bir diğer müsabakanın bitmesini bekliyordu.
Diğer müsabaka uzamıştı çünkü birtürlü yenişemiyorlardı.
Karluk bahadırı Onbaşı Günbudun’u çok zorlamıştı.
İlk rakibini köprü durumuna getirip ardından zorlayıp künde atmasını bilmişti.
Fakat işte Onbaşı Günbudun bütün bildiği güreş oyunlarını denemesine rağmen yiğit Karluk bahadırı her oyunu çelmeyi biliyordu.
Onbaşı Günbudun ilk müsabakayı kazandığında gözleri hemen Bige’ye çevrilmiş, o an yine gözgöze gelmişlerdi. Onbaşı Günbudun acunda hiçbir vakit olmadığı kadar bahtiyar hissediyordu kendini.
Bige kendisini seyrediyordu.
Bunu bilmesine rağmen Karluk bahadırını ne kadar zorlasa da yenmeyi başaramamıştı.
Onbaşı Günbudun rakibini yandan sarmak isterken boş bulunmuş ve sağ taraftan sarayım derken bir adım yana kaçan rakibine sol ayağını kaptırmıştı.
Daha uzun süremezdi, kişioğlu daha ne kadar dayanabilirdi bu yiğit Karluk bahadırına.
Albız alsın, Onbaşı Günbudun yenilmişti.
Selçuk beğ oğlu Mikail Alp’in Onbaşısını beğenmişti.
Onbaşı Günbudun üzülmüş ve Bige’ye bakmaya cesaret bulamamıştı.
Şimdi Mikail elinde bir sağrak kımız ile gelmiş, komutanı Onbaşı Günbudun’a moral vermeye çalışıyordu.
Selçuk beğ bu olanları göz ucu ile izliyor, oğlu Mikail Alp ile övünüyordu.
Oğuzların en yaman bahadırının oğlu dahi olsa, komutanına ne kadar bağlı olduğunu gösteriyordu Mikail Alp.
Güreşlerin hepsi yapılmış, birer birer rakiplerini yenen Kül Erkin ve Onbaşı’sı Günbudun’u yenen Karluk bahadırı kalmıştı.
Selçuk beğ Onbaşı Günbudun’un bahadırlarını seçerken doğru karar verdiğine emindi.
İşte oğlu’nun pusat arkadaşı Kül Erkin tüm Türk Budunun en iyi güreşçilerinden birisi olduğunu ıspatlamıştı.
Mikail Alp ve pusat arkadaşı İl Tutmuş çok heyecanlı bir şekilde izliyorlar, adeta soluk almıyorlardı.
Pusat arkadaşları Kül Erkin’in kazanmasını yürekten istiyorlardı.
İşte nihayet bu son müsabaka da tamamlanmış, Karluk bahadırı Kül Erkin’i de yenmişti.
Yınal Yabgu’nun önüne varıp yere diz vurup sağ ellerini göğüslerine götürdü güreşçiler.
Yınal Yabgu güreşlerin tümünü kazanan konuk güreşçi Karluk bahadırına bir kılıç ve at armağan etmişti.
Dukak beğ Oğuz elleri ustalığı olan bir bıçak armağan etti Karluk bahadırına.
Yınal Yabgu genç bahadır Kül Erkin’i beğenmiş, onu kutlamış ve adını sormuştu.
3 güreşçiyi yenen ve son müsabakada güçlükle yenilen bu bahadırı tanımak istemişti.
Kül Erkin’in Oğuz Budun içinde yenemeyeceği pek az bahadır vardı.
İşte tüm oyunlar müsabakalar bitmişti.
Selçuk beğ şuana kadar yapılan hiçbir oyuna katılmamıştı.
Fakat Yınal Yabgu bu güzel şölenin erken bitmesini istemiyor gibiydi.
Aslında Yınal Yabgu Selçuk beğ’in genç bahadırlara kazanma fırsatı olsun diye katılmadığını biliyor, Selçuk beğ’i hem seviyor hemde galiba içten içe kıskanıyordu.
Evet Selçuk beğ’in amcası Temir Yalığ’dı, Temir Yalığ’da Yınal Yabgu’nun iki başkomutanından birisi idi.
Selçuk beğ’de amcası Temir Yalığ’ın buyruğundaki komutandı.
Fakat yine de Yınal Yabgu’yu kemiren bir düşünce usunda yer etmiş, bu düşünce onu iyiden iyiye kemirir olmuştu.
Selçuk beğ özbaşına haçlı Gürcü Krallığı topraklarına giriyor, sonra kendinden kalabalık orduları yeniyor ve çeşitli ulcalar ile yurda dönüyordu.
Yınal Yabgu’nun kocamış güngörmüş Temir Yalığ’dan başkaca diğer başkomutanı aynı zamanda kuzeni olan Bögü Tigin ile Selçuk beğ’in kılıç vuruşturmasını istiyordu.
Bögü Tigin aynı Yınal Yabgu gibi baba tarafından Oğuz Budun’un sol kolu olan Üçok’ların Dağhan oğlu Eymür boyundandı.
Annesi ise Hazar Devleti’nin en tanınmış oymaklarından Sabir Türkler’indendi.
Bögü Tigin’in kılıç kullanmadaki maharetini tüm Türk Budun bilirdi.
Barış vakti toylarda, kırış vakti cenklerde Bögü Tigin ünlü bir başkomutandı.
Selçuk beğ ise Kınık Boyu’nun en güzel kızı olan Banu Çiçek ile uluğ beğ Dukak’ın oğluydu.
Selçuk beğ sadece kılıç vuruşturmada değil, bahadırlığın tamamında ününü tüm Türk Budun biliyordu.
Selçuk beğ ay parçasıydı şu acunda. Oğuz’un kartalı idi, onda Tanrıkut Oğuz Metehan alametleri görülüyordu.
Selçuk beğ Yınal Yabgu’yu, Katun Han’ım ve babası ile birlikte tüm üstlerini saygıyla selamladıktan sonra meydana doğru yürüdü.
Bögü Tigin’de Yabgu ve Katun Han’ım ve Dukak beğ’i selamladıktan sonra meydanda yerini aldı.
Kocamış güngörmüş Dukak beğ anlamıştı olup biteni.
Yınal Yabgu’nun gönlünden geçen Selçuk beğ’in Yabgu'nun kuzeni yenilmez Bögü Tigin’e yenilmesiydi.
Bögü Tigin’i kılıç vuruşturmada yenen olmamıştı bugüne kadar.
Hatta kimse Bögü Tigin ile vuruşmak dahi istemezdi olağan şartlarda.
Selçuk beğ’in gözleri bir ara Korkut Ata’yı aradı kalabalık seyirciler arasında.
Gözgöze geldiler.
Korkut Ata’nın olup biteni anlaması için Yınal Yabgu’nun yanında olmasına gerek yoktu.
Oğuz’ların Baş-Kam’ı, manevi önderi güngörmüş Bilge Korkut Ata herşeyi çoktan anlamıştı.
İşte şimdi Selçuk beğ’le gözgöze geldiği anda başını hafifçe aşağı salladı, bu onların arasındaki bir işaretti.
Selçuk beğ karşısına gelmekte olan Bögü Tigin’i bekliyor, işte Bögü Tigin yaklaşıyordu.
Bu iki ünlü bahadır karşı karşıya geldiklerinde son defa Yınal Yabgu’ya dönüp baktılar.
Yabgu’nun işareti ile vuruşma başlıyordu.
Kılıçlar çekilirken bu büyük meydanda şimdi tam bir sessizlik hakimdi, tüm Oğuzlar dikkat kesilmişlerdi.

Bögü Tigin ilk hamleyi yapmıştı.
Bu sert vuruşu Selçuk beğ kılıcını havada hafif kavis çizdirerek çelmiş, ardından Bögü Tigin’in yeni hamlesini bekliyordu.
Bögü Tigin yaman saldırıyor işte şimdi de üçlü peşpeşe vuruş tekniğini deniyordu.
Bu teknikte ilk vuruş sağ yukarı çaprazdan yapılır, rakip bu vuruşu çelse bile ikinci vuruş soldan sağa doğru bel hizasına savrulur ve genelde bu vuruşa hazırlıksız yakalanırdı rakipler çoğu zaman, nihayet en sonunda da yere yakın bir hizada süpürme vuruşu yapılırdı.
Selçuk beğ bu üç vuruşu da çelmeyi bilmiş, hele o sonuncu süpürme vuruşunda, yerden dizboyu kadar havaya sıçrayarak kurtulmuştu.
Selçuk beğ süpürme vuruşundan kaçmak için havaya sıçradığı o an kılıcını havadayken savurmuştu rakibine. Bu bilindik, bu daha evvel görülmüş bir şey değildi. Selçuk beğ pek çevikti yaşına rağmen.

Bu yüksekten yapılan savurma vuruşu, üç vuruştan üst üste kurtulduğu esnada yapıldığı için Bögü Tigin hazırlıksız yakalanmıştı.
Yine de kılıcını bir silme tokat hareketi gibi ters savurup havada çevirmiş ve bu saldırıyı çelmişti.
Bu iki bahadırı seyretmek savaş talimi gibiydi.
İkisinin kılıç maharetleri bütün Türk Budun için övünç kaynağıydı.
Onbaşı Günbudun kendine gelmiş, hatta şimdi şimdi tekrar kendinden geçiyordu, Selçuk beğ’i hayranlıkla izliyor gözlerini alamıyordu.
Bir ara Bige’ye baktı, Bige’de kılıç vuruşturan bahadırları izliyordu.
Kalkansız tulgasız tek kılıçla yapılan bir vuruşmanın bu kadar uzun sürmesi pek görülmüş şey değildi.
Bu iki bahadırdan birisi bir anlık boş bulunmaları ile can alabilir ve dahi can verebilirlerdi.
İşte nara da atıyorlardı.
Bögü Tigin; "Oğuz Budun Aşkına" diyerek kılıcı savururken, Selçuk beğ karşılık veriyor; "Türk Budun Aşkına"...
Bögü Tigin; "Kayra Han Aşkına"
Selçuk beğ; "Zülfikar Aşkına" derken izleyen kalabalığın çoğu anlamamıştı Selçuk beğ ne demek istiyordu.
Ufak ufak yaralanmalar olmuş, küçük çizikler oluşmuştu bahadırlarda.
Tek kılıçla daha fazlasının olmaması, zaten bu bahadırların ne kadar yaman olduklarını gösteriyordu.
Selçuk beğ’in sağ yanağı bir çizikten allanırken, Bögü Tigin’in sol kolunda bir kızıllık seçilir olmuştu.
Selçuk beğ bir an sol ayağı sendeler gibi olurken, hafiften dengesini kaybediyordu ki Bögü Tigin daha yaman kılıç savuruyor, işte Selçuk beğ yenilmek üzereydi.
Beklenmedik birşey oldu, Selçuk beğ sol ayağı hafif eğik burkulmuş haldeyken olduğu yerde geriye doğru takla atmış, bu hareket o kadar hızlı yapılmıştı ki çok dikkatle bakmayanlar ne olduğunu tam seçememişlerdi.
Selçuk beğ rakibini bir an şaşırtmış, Bögü Tigin çelik kılıcı tutmuş olduğu açıyı hafif çevirmişti.
Selçuk beğ;"Ya Allah" narası atıp öyle bir savurdu kılıcını ters açıda tutulan rakip kılıca, Bögü Tigin bu vuruşu karşılamış fakat işte kılıcı ortadan ikiye ayrılmıştı.
Vuruşma bitmişti.

Kazanan yoktu fakat Selçuk beğ Oğuz Yabguluğu’nun başkomutanı Bögü Tigin’e evet aynı zamanda Yabgu’nun kuzeni olan yenilmez Bögü Tigin’e yenilmemiş, işte onun kılıcını da ortadan ikiye biçmiş, kırmıştı.
Selçuk beğ kendi kılıcını kınına soktu, işte şimdi iki bahadır birbirlerini kucaklıyor tebrik ediyorlardı.
Korkut Ata tebessüm eden gözlerle bakıyor, Dukak beğ’in gözlerinden yaş gelmiş, tüm Oğuz Budun mest olmuş, galiba sevinmeyen tek kişi Yınal Yabgu idi.
Mikail Alp ise pusat arkadaşı İl Tutmuş’a, o benim atam diyordu.

Şölenler bitmişti.


Ertesi gün Onbaşı Günbudun erkenden kalktı Deli Kız’a bindiği gibi kutlu sulardan Seyhun Irmağı’na yavaş yavaş ilerliyordu.
Bir yandan da Deli Kız’la konuşuyor, ne yapacağım nasıl yapacağım diyor, Deli Kız bu sorulara karşılık belli belirsiz kişniyordu.
Onbaşı Günbudun bilinmezki Kam torunu olduğundan mıdır yoksa tek dostu olduğundan mıdır, fakat Deli Kız’ın ne dediğini anlıyordu.
Onbaşı Günbudun, 28 yaşındaki bu Oğuz bahadırı defalarca ölümden dönmüş, gözünü budaktan sakınmayan bu deli yiğit aşık olmuş ve ne yapacağını bilemez olmuştu ilk defa ömründe.
( Selçukluların Doğuşu - 9. Bölüm başlıklı yazı Alp.Aldatmaz tarafından 7.10.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu