Zamanın
insanda gözle görülür değişiklikler yaptığı aşikâr. Geçen yılların ardından,
empati kurmak daha mümkün hale geliyor, dolayısıyla sahip olduklarımız,
isteklerimiz başkalarıyla doğru orantılı bazen de ters yönde değişim
gösteriyor.
Hayatın bize
verdikleri ve bizden aldıkları her ne kadar insanı aptallaştırsa da sonuçta hep
bir hayat muhasebesi yapmak durumunda kalıyoruz. Aynı bir şirket bilançosu gibi
her birimizin kazançları olduğu kadar belli kayıpları da var. Zaman zaman belli bir getirimiz varken çoğu
zaman da inanılmaz kayıplar yaşıyoruz. Bu hem maddi hem de manevi boyutta.
İki farklı açıdan
düşünebiliriz: Neye sahibiz, bu tamamen iyimser bir bakış açısı; diğer yandan
oturup kayıplarımıza da ağlayabiliriz. Bardağın boş yarısını görmek çoğumuzun
zaman zaman benimsediği bir bakış açısı, sonuçta nefsimizle, zaaflarımızla ve
bitmek bilmeyen isteklerimizle insan olmanın her türlü şartına sahibiz. Aslında
mutlu olmak hiç de zor değil; işin özeti ve mutluluğun tek şartı yetinmeyi
bilip elimizdekilerle yetinip şükretmek. Sahip olduklarımızla yetinmeyi
öğrendiğimiz takdirde bizden mutlusu yok. Çünkü ihtiyaçlar ve istekler sonsuz.
Neye, ne ölçüde, hangi şartlar altında tam anlamıyla sahip olabiliriz ki… Bu,
hem fiziksen, hem bilimsel açıdan hem de dini boyuttan mümkün değil. Diyelim ki
isteklerimiz o an tamamen karşılandı, peki başka ihtiraslarımız olmayacak mı?
Buna istinaden psikolojik olarak da çöküntüye uğramamız oldukça muhtemel. Oysa
elimizdekilerle yetinmeyi öğrendiğimiz zaman azın karar çoğun zarar olduğunu
öyle iyi anlayacağız ki…
İşin manevi boyutuna
bakarsak; bizden üstün olanları değil da daha alt seviyede olanları temel
alarak mutlu olabileceğimiz de su götürmez bir gerçek ve mutluluk kaçınılmaz.
Üstüne üstük bunu öğrenip pratiğe geçirdiğimizde paylaşmanın keyfini de rahatça
tadabiliriz.
Eğer paylaşacak
fazla maddi imkânlara sahip değilsek, kişisel gayretlerimizle insanlık ve
insanlar adına yapacağımız paylaşımlar de hem bizi hem de karşı tarafı oldukça
rahatlatıp mutlu edecektir. Belki bir tebessüm, bir selam, hoş bir sohbet hem
kişisel gelişimimizi pekiştirecek hem de iletişimde olduğumuz diğer insanların
hayatlarına artı getirecektir.
Sonuçta ‘’hayat’’
denen yolculukta yalnız değiliz. Bazen uzun bazen kısa diye addettiğimiz bu
‘’hayat’’ denen yol, ancak yetinmeyi bilmekle, paylaşmayı öğrenmekle daha
katlanır bir hale gelecektir. Çevremizi dikenli teller yerine güzel çiçeklerle
süsleyebiliriz. Yetinme duygusu ve her bir paylaşım dünyayı daha yaşanabilir
bir hale getirecektir. Bazen ufak detaylar ve fark etmediğimiz ayrıntılar
resmin bütününü bize daha net görünür kılacak ve daha güzel gösterecektir.
Yetinmeyi bilmek ve paylaşmak asla zor değil, yeter ki isteyip deneyelim ve
hayata geçirelim.