Doğası itibariyle yaratılan tüm
canlılar içinde, insanı ayrı ve özel tutan, onu başköşeye oturtan, bahşedilmiş
olan zekâsıdır. Özellikle, gelişimi itibariyle, insan; tüm canlılar arasında
belki de en naifi ama zekâ olarak da en üstünüdür. Doğduğu an itibariyle
korunmasız, bakıma muhtaçtır insan yavrusu. Ama yaşam süreci içinde yavaş yavaş
yetilerini kullanmaya başlar ve üstünlüğünü ilan eder. Diğer bir deyişle
insanın en büyük sermayesi ‘’beynidir’’.
Belki fiziksel olarak diğer canlılardan daha yetersiz bir
güce sahip olabilir ama zekâsı ve becerileri sayesinde farkını ortaya koyar.
Eskiden beri süregelen rekabet denen olgu varlığını her daim
sürdürmektedir. Dünyada üstünlük savaşını kazanmış olan insanlık âlemi rekabeti,
bu sefer de kendi içinde sürdürmektedir. Gerek toplumlar sosyolojik açıdan
gerekse bireyler bulundukları ortam itibariyle, sürekli olarak egolarının
esaretiyle, sahip oldukları meziyetleri ön plana çıkarıp, üstünlüklerini ilan
etmektedir.
Kadın ve erkek olarak hüküm süren insanoğlu, cinsiyet
itibariyle sahip oldukları özellikleri her daim ön plana çıkarmış ve çıkarmaya
da devam etmektedir.
Toplumun hemen her kesiminde bu tip örnekler sıklıkla
görülmektedir. Yetersizliklerini ört bas etmek isteyen ve başarı kaygısı
taşıyan gruba mensup olanlar ne yazık ki görselliklerini bir sunum olarak
görmektedirler. Bu durum özellikle kadınlar arasında oldukça yaygındır.
Dış görünüm, seksapalite, bazı fiziki meziyetler genelde
başarının önüne geçmekte, haksızlıklara sebep olup gerçekleri örtüp, sözde
zaferler getirmektedir. Yetersiz, kimliksiz şahsiyetler; mental ve kişilik
eksikliklerini ne yazık ki fiziksel artılarını ortaya çıkarıp, bertaraf etme
gayreti ve de zafiyeti içindedirler.
Her ne kadar kadınlar erkeklerle eşitliklerini beyan etse de,
toplumun pek çok tabakasında dişiliğini kullanarak erkekleri cezp etmeyi ve
dikkat çekmeyi bir marifet sanmaktadır. Kesin olan bir şey var ki; bakımlı,
itinalı olmak herkesin doğal hakkıdır ama bunu ekstrem boyuta getirip özellikle
lanse etmek, cinselliği ön plana çıkarmak, aslında kadının hem cinslerine
yaptığı bir ayıp, ötesinde irrasyonel bir tutumdur her ne kadar rasyonel olarak
kabul edilse de.
Önemli ve geçerli olan, meziyetleri, kapasiteyi optimal
seviyede sergilemek ve başarıyı zeka gücüyle, gösterilen gayretle elde
etmektir.
Görsellik makul şartlarda olmalıdır. Yerine göre bir tarz
sergileyen, bazı fiziksel özelliklerini ön plana çıkarmadan; aklını, bilgisini
ön plana çıkaran en doğru davranışı sergilemektedir.
Dini ve ahlaki açıdan ele alınırsa aynı sonuca ulaşırız yine.
Sert bir tabir olabilir ama işin ucu kaçarsa, bunu bir iffetsizlik olarak da
tabir edebiliriz. Ne yazık ki uğraş gösterdiği alanda kapasitesini aşan bir
durum söz konusuysa, hemcinslerimiz eksikliklerini başka yöne dikkat çekip bir
tür geçici zafer elde ettiğini sanıp büyük bir yanılgıya düşmektedir.
Görüntü, tarz, yaradılış açısından kadın erkekten çok çok
farklıdır. Ona yakışan; duruşuyla, aklıyla, ciddiyetiyle ve çalışmasıyla ön
plana çıkmaktır. Bunun sayısız örneğini görmek mümkündür. Nice akademik
kariyeri olan, pek çok alanda kendini kanıtlamış kadın ve genç kızlarımız
mevcuttur. Belli bir düzeyde görsellik önemlidir; görüneni göze sokmadan;
görünmeyeni ‘’zekâ, eğitim, yetenek’’ gibi değerleri kullanıp gerçek anlamda
başarıyı elde ederek… Zaten çıta ne kadar yüksekse azmin ve hakkaniyetin zaferi
de o denli fazla olacaktır. İşin kolayına kaçmadan, saygınlık ve başarı zaten
kazanılacaktır. Unutulmamalı ki; her şeyin bir ölçüsü vardır ve etik davranmak
profesyonelliğin ilk prensibidir.
Kabul görmüş normlar, toplumların benimsediği örf, adet ve
gelenekler de asla göz ardı edilmemelidir. İşleyen demir her daim ışıldayacağı
için geçici zaferler kalıcı olarak asla addedilmemelidir. Kendine, zekasına
inanan ve azmeden her kimse zaten var olacak ve var olmayı
da sürdürecektir.