Ölüme
diklenir hayat
Kendini
suya bırakır yangınlar
Yaklaşır
mahşeri buluşma
Ve
zangocunun ipine yapışır insanlar
Ruhu
nasır tutar yaraların
Gün
ortası devrilir gölgeler
Bir
nübihar direnir zamanın koynunda
Ve
kördüğüm olur çözümler
Yıkar
derinliğin sarhoşluğu
Zehirli
bir kement dolanır boyunlara
Umuda kırk
yama yapar insan
Ve
kullanılmamış nefeslerle düşer yollara
Kavrulur
küllerin soluğu
Tohumları
vurur sağanaklar
Melez
yağmurlar muştular doğumları
Ve
sabırla ovulur yaralar
Bir teheccüt ağlaması böler uykuları
Kopartılmış gül gibi kurur zaman
Bir bir düşer ağrıların rengindeki yapraklar
Ve ay ışığında ölür
insan
Uykusuzluğa
gebe kalır us
Cinnet
saati bulaşır ikindi sularına
Ki
artık yumruktur parmaklarını unutan eller
Bir
beyaz tel daha siner saçlara
Ve
suyun içinde çürür gemiler
.
.
.
.