Nuray hanım: İyi günler Hanife hanım, yeni memur
arkadaşımız Fikret beyi getirdim size.
Hanife hanım: Ah hoş geldiniz, bekliyorduk sizi.
-Hoş bulduk efendim.
-Ne içersiniz? Bir şey söyleyeyim size.
-Teşekkür ederim, sağ olsun arkadaşlar çay söylediler.
-Olsun burada da için.
-Peki o halde, çay içeyim yine.
Nuray hanım: Müsaadenizle Hanife hanım, ben işimin
başına döneyim.
Hanife hanım: Peki Nuraycığım, teşekkür ederim.
Nerede oturuyorsunuz Fikret bey, sahi Mehmet mi,
yoksa Fikret bey mi diyelim size?
-Normalde Fikret ismini kullanıyorum, şey ben
İzmit-Yarımca'da oturuyorum.
- Peki zor olmayacak mı işe gidip gelmek?
-Sanmıyorum, sabah akşam tren var, bu sabah gördüm,
bir sürü gidip gelen var.
-Olabilir, zaten belkide yapacağınız görevde bunun için
uygun, Sosyal İşlerde değerlendirmeyi düşünüyoruz sizi.
İki arkadaşın daha tayini Müdürlüğümüze yapıldı, sizinle
birlikte, sanırım bir kaç güne kadar onlarda başlarlar.
-Peki efendim, nasıl uygun görürseniz.
-Yalnız şu anda çalışacağınız servisin
amiri Güney bey derste. Dersten çıkar çıkmaz tanıştırırım
sizi.
-Sosyal İşler Amirliği personeli de giriyor mu derslere?
-Hayır personel değil, sadece amir bey Hukuk derslerine
giriyor. Bir de şef Azize hanım branş derslerine giriyor.
Ayrıca üç tane kurs grubumuz var Müdürlüğümüzde.
-Anladım. Hukuk dediniz, böyle bir ders...
-Tabi ki Mesleki Eğitim sırasında Hukuk, Halkla İlişkiler
gibi ek derslerimiz de var, bu gibi bilgilerde gerekiyor
meslekte.
-Anladım efendim. Teşekkür ederim.
-Evli misiniz, çoluk çocuk?
-Yok efendim değilim, biraz sıkıntılı bir dönem geçirdim.
Bir süre okuldan uzak kaldım. O nedenle şu an halen
Eskişehir'de okuyorum. Bilmiyorum okumam bir sıkıntı
yaratacak mı?
-Sanmıyorum, gereken kolaylık gösterilecektir.
Gerçi asaletiniz onaylanana kadar izin hakkınız yok ama.
Durun bakalım, bir şeyler yapılır mutlaka.
-Teşekkür ederim
O sırada tenefüs zili çaldı ve kursiyerler yine gürültülü bir
şekilde koridorları doldurdular.
Hanife hanımla birlikte hemen Sosyal İşler Amiri Güney
beyin odasına gittik. Hanife hanım beni tanıştırır tanıştırmaz
işinin başına döndü.
Güney KESER: Hoş geldiniz Fikret bey az sonra yeniden
derse gireceğim, kısaca kendinizi tanıtırsanız. Ben de sizi
aşağıya servise indirip arkadaşlarla tanıştırayım. Sonra
daha detaylı görüşürüz. Bu arada benim prensibimdir.
Önce Haklarınızı ve yükümlülüklerinizi öğrenmelisiniz,
bakın bu 657. Sayılı Devlet Memurları Kanunu, şefinize de söyleyeceğim, bir kaç gün, daha doğrusu bitirene kadar bu
kitabı okuyacaksınız.
-Peki amir bey çok iyi olur teşekkür ederim, ben İzmit'de
yaşıyorum, izniniz olursa oradan gidip gelmek istiyorum.
Ayrıca halen Eskişehir'de Üniversite öğrencisiyim. Hanife
hanımın bu konuda kolaylık gösterilebileceğini söyledi.
-Anladım, sorun değil hepsi hallolur bir şekilde,
neyse o halde ben sizi şimdi aşağıya servise götüreyim.
-Peki efendim, siz bilirsiniz.
Serviste önce Şef Azize hanım, Aygün hanım, Ümran
hanım, Nevzat bey ve Yaşar beyle tanıştırıldım. Güney bey
beni Azize hanıma teslim ederek dersine gitti.
Azize hanımsa beni hemen yan odadaki Daktilo bölümünde
görev yapan Asuman hanım, Dudu hanım, Oya hanım ve işe
benden bir kaç ay önce başlayan Dilek hanımla tanıştırdı.
Hepsi pırıl pırıl neşe dolu, çok güzel insanlardı.
Öğle yemeğinden sonra Güney beyin talimatına uyarak,
ilk işim olan Kanun kitabını okumaya başladım.
İlk iş günümün çıkışında öyle mutluydum ki, tren saatini
beklerken bir süre Bostancı'da denizin kıyısında oturdum,
dalgaların sesi ve kuş cıvıltıları kulağıma daha bir hoş
gelmeye başladı.
Doksan üçüncü bölümün sonu
Mehmet Fikret ÜNALAN