Yarım asra yakın süre Milli Eğitim camiasında öğretmen
olarak çalışan bir eğitimci olarak bakanlığımızın bazı çalışmaları hakkında
görüşlerimi bildirmek isterim. Eğitim-öğretim alanında görüş bildirmek benim
için çok önemli. Öncelikle halkını ve ülkesini seven bir yurttaş olarak ülkemin
çağdaş uygarlık düzeyine yükselme savaşında utkular elde etmesini tutkuyla
istiyorum. Yıllarını karatahta başında geçirmiş birisi olarak ülkedeki eğitim-öğretim
çalışmalarına ilgi duymamak benim için yaşamımın içinde olmazsa olmazlarından
arasında.
Şöyle
ki, eğitim öğretim çalışmaları ve uygulamaları yaşamın en çok önemlilik arz
eden bir alanı. Çünkü yapılan iş bir yıllık, on yıllık değil, yüz yıllık gelecekle
ilgili. Yer karasında kendimize sağlam bir yer edinmek ve geleceğimizi güvence
altına almak için nitelikli çalışmalarla donanımlı kuşaklar yetiştirmeliyiz. Bu
bağlamda eğitim çalışmaları çağın en son bilimsel verileri göz önünde tutularak
ele alınmalıdır. Güçlü ülkeler böyle yapıyorlar. Eğitime bizlerin tahmin bile
edemeyeceğimiz ölçüde gerekli önemi veriyorlar.
Üzgünüm
yıllarca bu ülkede çok defa Milli Eğitim bakanı olarak eğitim camiasından
yetişmiş kişiler atanmadı. Hemen hemen her yıl eğitim programları değişti.
Sevgili öğrencilerimizin, saygıdeğer velilerimizin ve de öğretmenlerin kafaları
karıştırıldı.
Sanki bir sihirli el
çalışmaları sabote edercesine işler tabir uygunsa Arapsaçına çevrildi.
Çözülmemesine. Devletin yapması gereken birincil görevlerinden olan eğitim
çalışmalarına dershaneler, tarikat ve cemaatler ortak oldu. Öğrencilerimizin
güzel yılları dershane kapılarında heder edildi. Velilerimiz büyük zorluklar
içinde çocuklarının dershane giderlerini ödemek zorunda bırakıldı. Bu bizim ülkemizde
oldu. Söylediklerimi gün gün, ay ay, yıl yıl yaşadık. Batı dünyasında bizdeki
gibi çalışmalar görmek hiç olası değil.
Bakanlığımız ne yaptı.
Güya yeni bir çalışma yapıyorum edasıyla göstermelik uygulamaları yıl yıl
uyguladı. 2005 yılında yeni müfredat uygulamaya kondu. Neymiş bundan böyle ana
konuları ünite adıyla değil tema adıyla işleyecekmişiz… Yeni müfredatta en
güzel çalışma, bundan böyle öğrencilerimizin yazılarını dik temel harflerle
değil bitişik eğik yazıyla yazmaları istendi. İşte bu güzel bir yenilikti.
Bu uygulama gerçekten
aşağıda görüşlerini aldığım eğitimcilerimizin ve dünyada ne kadar çok ülkenin
uyguladığı bir yöntemdir. Yeni yazıya geçtiğimiz yıllarda da el yazısı diye de
adlandırılan bitişik eğik yazı ile büyüklerimiz okuma yazma öğrenmişler.
Köyümüzde henüz üç yıl eğitim veren ilkokul mezunu babam çok güzel el yazısı
yazardı.
Bitişik eğik yazının
temel amacı çocukların beyin gelişimine daha fazla katkıda bulunduğu, sanatsal
duyguyu geliştirdiği bir yadsınamaz gerçektir. Duyuyoruz bakanlığımız yeniden
dik temel harflerle okuma-yazma eğitimine geçme çalışmaları içine girmiş.
Çocuklarımız bitişik yazı yazmakta zorlanıyormuş gibi mazeretler beyan
ediliyor.
Öğrenme-öğretme
çalışmalarında geçen yıllar içinde şu yargıya vardım. Öğretmen işleyeceği
konuya ne kadar fazla vakıfsa, bildiklerinin tamını değil ancak çok az kısmını
öğrencilerine aktarabilir. Öğretmenlerimiz bitişik eğik yazı yazma alanında
yeterli yetiştirilmiyorlarsa haliyle öğrencilere işlek yazı yazdırabilme
çalışmasında yeterli derecede başarılı olamazlar. Sorun burada kilitleniyor.
O halde geri dönüşe hiç
gerek yok. Yapılacak iş öğretmenlerimizi işlek yazı yazma konusunda donanımlı
yetiştirmekten geçiyor. Şimdi bitişik eğik yazı çalışmalarıyla ilgili bazı
bilim insanlarının görüşlerine bir göz atalım.
Prof. Dr. Ziya Selçuk (TEDMEM Direktörü):
Dünyada el yazısını en az 3 yıl üst üste kullanan okullar var. Türkiye’de ise
okul öncesinde karalama yaptırılıyor, birinci sınıfta öğretiliyor, ancak diğer
yıllar için kısıtlı etkinliklerle desteklenen bir sistem bulunuyor. Ayrıca 7
yaş müfredatı 5-5.5 yaş aralığına okutuluyor. Sistem doğru uygulanmıyor. Olması
gereken ikinci, üçüncü, dördüncü sınıfta ders olarak okutulması. El kasları
uygun olmayanların muaf tutulabilmesi. Sürekliliğinin sağlanması. El yazısına
karşı çıkan bilim insanları çocuğun el yazısı yerine, elini kullanarak başka
aktivite yapabileceklerini savunuyor. Ancak Türkiye’de çocukların çoğunun el
kasları zayıf.
Çünkü yemeğini kendisi yemiyor, aşırı koruyucu anne-baba
tarafından büyütülüyor. Ailenin sosyo- ekonomik durumunun artmasıyla el kası
zayıf olanların sayısı da yükseliyor. Eğitim sistemlerinin dijital hale
gelmesiyle el yazısı da yerini klavyeye bırakabilir.
Uygun koşullar sağlandığında el yazısının çocuklara
büyük faydası var. Beynin gelişimini, çalışmasını etkiliyor, düşünme becerisini
arttırıyor. Öğrencilerin sanatsal yönlerinin farkına varmalarını sağlıyor,
özgüveni oluşturuyor. Yanlış uygulamalarda ise psikolojik sorunlara yol
açabiliyor. Çocuk sistem sorununu kendi beceriksizliği olarak algılıyor, güven
sorunu yaşıyor. Motivasyonu kırılıyor. Bu süreçte matematik gibi başka
derslerden de başarısız olabiliyor. Yeniliklere kendini kapatarak deneme
süreçlerinin dışında kalıyor. Bu nedenle velilerin söylediklerine, isteklerine
kulak verilmeli. Gerekli iyileştirmeler yapılmalı, yoksa uygulama son bulmalı. Doğru
materyal ve eğitim verilirse yararlı olur.
Prof. Dr. Hayati Akyol (Gazi Üniversitesi Eğitim
Fakültesi Öğretim Üyesi): Bir çocuğa iki yıl içinde eğik ve dik yazı tipinin
öğretilmesi konusunda birçok çalışma yaptık ve sonuçta, el yazısının diğerine
göre daha avantajlı olduğunu gördük. Ancak Türkiye’deki okullarda bu konuda iyi
bir eğitim öğretim yapılmıyor. Yeterince egzersize yer verilmiyor. Öğretmenler
iyi eğitilmiyor. Birinci sınıfta öğrenilmesi için acele ediliyor. Öğrencilerin
bireysel farklılıkları dikkate alınmıyor. Zamanında doğru yazmayı öğrenemeyen
çocuk ve öğretmenler sonraki yıllarında da zorluk yaşıyor. Bu, başarısızlığa
neden oluyor, diğer dersler de olumsuz etkileniyor.
El yazısında kalem dik tutulmadığı için yazımı kolay
ve çabuk oluyor. Böylece öğrenciler ellerini çok fazla kaldırmadığı için
düşüncelerini dağıtmadan yazıya dökebiliyor. Estetik duyguların gelişimine
katkı sağlıyor. Harflerin ters yazılmasının önüne geçiliyor. Eğer doğru
materyal ve eğitim veriliyorsa, el yazısının dezavantajı yok. Ama her yöntemin
eksikleri olabilir. Türkiye’de 8’inci sınıfa gelindiğinde öğrencilerin eğik
yazma oranı yüzde 15’e kadar iniyor. Bunu önlemenin yolu daha fazla okuma-yazma
uygulamalarından geçiyor. Doğru, okunaklı yazı yazamayan bir çocuk, fikirlerini
de etkili anlatamıyor, yazamıyor. Sorunlar saptanarak etkili çözümler
geliştirilmeli.
Yrd. Doç. Dr. Aliye Erdem (Ankara Üniversitesi Eğitim
Bilimleri Fakültesi İlköğretim Bölümü Öğretim Üyesi): İçinde bulunduğumuz
yüzyılda dünyada yapılan beyin araştırmaları ardından ülkemizde 2005 yılında
ilk okuma ve yazma öğretim yönteminde değişikliğe gidildi. Cümle yönteminin
yerini ses temelli cümle yöntemi aldı, yani seslerden hareketle sesler,
sözcükler, cümleler ve metinler oluşturuluyor.
Yazı öğretiminde ise dik temel harflerin yerini
bitişik eğik yazı ile okuma-yazma öğretimi aldı. Bitişik eğik yazının olumlu
yönü vurgulandı, çocukların kalemi ellerine ilk aldıklarında anatomik yapıları
gereği eğik tutması, yazmada sağ ve sol elini kullananlar için kolaylık
sağlaması, bireyin kendisine özgü bir yazı stili geliştirmesine uygun olması,
harfler birleştirilerek yazıldığı için yazım hatalarının ve geriye dönüşlerin
azalması, harflerin birbirine bağlanarak yazılmasının düşüncelere de
yansımasıyla bireylerin akıcı düşünmesi ve kendini daha iyi ifade etmesi gibi
özellikler bitişik eğik yazı ile okuma yazmanın üstünlükleri olarak belirtildi.
Ancak okullardaki uygulamalar incelendiğinde 10 yıldır
uygulanan bu yöntemde okula başlama yaşının düşmesinin de etkisiyle
öğrencilerin harfleri bitişik eğik yazı formuna göre yazmakta zorlandıkları
görülüyor. Öyle ki bazen öğrencinin kendi yazdığını bile okumakta güçlük çektiği
gözleniyor. Öğrencilerin her derste bütün yazılarını bitişik eğik yazı ile
yazmaları isteniyor. Oysa öğrenciler 5’inci sınıftan itibaren yavaş yazma ve
öğretmenlerin, öğrencinin yazısını okuyamaması gibi nedenlerle dik temel
harflerle yazmaya devam ediyor. Öğretim süreci gerçekleştirilmediği halde dik
temel harflerle yazarken öğrenciler pek çok yazım hatası yapıyor. Bu durumda
ülke genelinde öğrencilerin, öğretmenlerin ve velilerin görüşleri alınıp sınıf
içi gözlemler yaparak ayrıca öğrencilerin birinci sınıftan sonraki yıllarda da
takibi sağlanarak sorunlar saptanmalı ve etkili çözümler geliştirilmeli.
EL YAZISININ
ÖĞRENİLMESİ ÇOCUKLARIN PSİKOMOTOR GELİŞİMİ İÇİN ÖNEMLİ BİR AŞAMADIR
El yazısı kasların eş güdümlü hareket etmesine yardım
eder. Özellikle küçük veya karışık hareketler yapmak amacıyla kolların, ellerin
veya parmakların koordinasyonu sağlayan ince motor kontrolü bu beceriyi
ilerletir. Bazı uzmanlar, yazma becerisini bir kutu açma veya ayakkabı
bağcığını bağlama becerisiyle bile ilintilendirmişlerdir.
El yazısı tam olarak öğrenilip otomatik bir hal
aldığında; çocuklar, harfleri nasıl yazacaklarını düşünmeden işlerine
odaklanabilirler.
TANIMA VE HATIRLAMAYA YARDIMCI
Okullarda veya yetişkinler arasında yapılan testlerde,
el yazı yazarken öğrenilen kelimelerin çoğunlukla bilgisayarda yazarken
öğrenilen kelimelerden daha iyi hecelendiği görülmektedir. Bitişik el yazısı
öğrencinin karakterleri daha iyi hatırlamasına ve sonrasında gözünde daha iyi
canlandırmasına yardımcı olur. Yazı yazma, alınan verilerin daha iyi
değerlendirilmesini ve düzenlenmesini sağlayıp bilgiye gösterilen dikkati
arttırdığından fikir ve kavramların daha iyi pekiştirilip daha kolay
hatırlanmalarını sağlar.
EL YAZISI VE OKUMA: BİRBİRİNE BAĞLI İKİ BECERİ
Beyindeki bilginin kodlanması ve kodun çözülmesini
içeren zihinsel işlemin sonuçları oldukları için bu iki beceri birbirinden ayrılamaz.
Yazmayı düzgün bir şekilde öğrenememek metnin bir bütün olarak algılanmasını,
kelime veya deyimlerin içeriklerinin anlaşılmasını zorlaştırarak, çocuğun okuma
yeteneği üzerinde de etkili olabilir. Ayrıca, yazı yazma ile ilgili problemler
veya otomatik kontrolün olmayışı çocuğun geri kalmasına neden olarak not alma
becerilerini etkileyebilir ve böylece yoğunlaşma problemlerine yol açabilir.
Kötü alışkanlıklardan vazgeçmek zordur, bu nedenle
başlangıçtan itibaren düzgün yazmayı öğrenmek önemlidir. İyi yazım gereçleri,
çocukların iyi yazı yazmasına yardımcı olduklarından büyük bir isteklendirme
kaynağıdır. Çocuklardan haftalık alışveriş listesini, yaş günü dilek
listelerini yazmalarını veya resimleri adlarıyla imzalamalarını isteyerek doğru
el yazısı becerilerini geliştirmelerini teşvik edebilirsiniz.
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi öğretim
üyesi Prof. Dr. Firdevs GÜNEŞ'ün açıklamaları
Memurlar Net'in "Anket" bölümünde
"İlköğretimde bitişik eğik yazı ile derslerin işlenmesi öğrenciler
açısından uygun mudur ?" başlıklı bir anket uyguluyorsunuz.
Bitişik eğik yazının öğrencilerin zihinsel, dil,
bedensel gelişimi ve öğretim açısından uygunluğu çok sayıdaki bilimsel
araştırmalarla belirlenmiştir. Özellikle öğrencilerin zihinsel ve dil
gelişimine çok büyük katkılar sağlamaktadır. Bu nedenle gelişmiş ülkelerin
çoğunda öğrencilere bitişik eğik yazı ile okuma-yazma öğretilmekte ve bütün
derslerde kullanılmaktadır. Örneğin İrlanda, Finlandiya, Norveç, İsveç,
Danimarka, Fransa, İngiltere, Kanada, Almanya, Belçika gibi birçok ülkede
bitişik eğik yazı ile okuma-yazma öğretimine başlanmaktadır. Hatta 3-5 yaşında
bile bitişik eğik yazı ile okuma-yazma öğreten ülkeler bulunmaktadır.
Ülkemizde bitişik eğik yazı öğretimine Atatürk
döneminde başlanmıştır. Atatürk, kara tahta başında yeni Türk Latin harflerinin
örneklerini bitişik eğik el yazısı ile göstermiştir. Atatürk döneminin kuşağı;
yaşlısı genci, bitişik eğik yazıyı çok iyi öğrenmiş ve yıllarca kullanmıştır. O
döneme ait diplomalar, nüfus cüzdanları, tapu kayıtları vb. birçok belge
bitişik eğik yazı ile yazılmıştır. Ancak daha sonraki programlarda üzerinde
durulmaması, gerekli önemin verilmemesi nedeniyle bitişik eğik yazı
kullanılmamıştır. Bu ilgisizlik 1997 Yazı Öğretim Programına kadar sürmüş,
Kasım 1997 tarih ve 2482 sayılı Tebliğler Dergisinde yayınlanan Yazı Öğretim
Programında ilköğretim okullarındaki öğrencilere bitişik el yazısı öğretilmesi
tekrar ele alınmıştır.1997 yılından bu yana ilköğretim okullarında bitişik eğik
yazı öğretimi yapılmaktadır. Ancak öğretmen ve müfettişler üzerinde çok
durmamışlardır. 2004 Türkçe Öğretim Programı ile bu konuya tekrar ağırlık
verilmiş ve zorunlu hale getirilmiştir.2004 yılından bu yana yapılan bütün
araştırmalar, öğrencilerimizin bitişik eğik yazıyı çok iyi öğrendiklerini,
zihinsel ve dil becerilerini üst düzeyde geliştirdiklerini göstermektedir.
Bitişik eğik yazı konusunda öğrencilerimizin büyük sorunu bulunmamakta, mevcut
sorunlar da öğretmenlerin üzerinde durmamasından ya da iyi öğretilmemesinden
kaynaklanmaktadır.
Öğretmenlere gelince, öğretmenlik bölümünden mezun
öğretmenlere Üniversitelerde "İlk Okuma-Yazma Öğretimi" ve
"Güzel Yazı Teknikleri “derslerinde bitişik eğik yazı öğretimi
öğretilmektedir. Alan dışından atanan öğretmenler ilk okuma-yazma öğretimi ve
bitişik eğik yazı öğretimi konusunda ders almadıklarından bilmemektedir. Ancak
bu öğretmenler üniversite mezunudur ve bitişik eğik yazı üniversite mezunu bir
öğretmenin öğrenemeyeceği veya öğretemeyeceği kadar da zor değildir. Öğrencilerimizin
geleceği, zihinsel ve dil becerilerinin gelişimi için biraz fedakârlık etmeleri
gerekmektedir.
Özet olarak, ülkemiz çocuklarının zihinsel ve dil
gelişimine büyük katkılar getiren, düşünen, anlayan, sorgulayan ve sorun çözen
bireyler olarak yetişmesinde önemli rol oynayan bitişik eğik yazı öğretimini, bu
konuda yeterince bilimsel bilgiye sahip olmayan kişilere anket uygulayarak
zedelemek yanlıştır. Bu anketi, bitişik eğik yazının yararlarını bilmeyen ya da
öğretmek istemeyenlerin istediğini düşünüyorum. Lütfen bu uygulamadan
vazgeçelim. Öğrencilerimizin geleceğine zarar vermeyelim. Onları en iyi şekilde
ve Ülkemize yakışır biçimde yetiştirmek için hepimiz çaba gösterelim.