İnsanın, melekleri aşma ya da hayvanlardan aşağı düşme
gibi iki olasılığa sahip olarak yaratıldığı belirtilmektedir kutsal metinlerde.
İyiden, doğrudan yana güzel hasletleri taşıyarak dünyaya gözümüzü açtığımız
gibi aynı biçimde olumsuz özellikler de biz insanların DNA’larına yüklenmiştir.
Bazılarımız
hoşgörülü, iyiliksever, paylaşımcı, dürüstlük benzeri her toplumda beğenilen
özelliklere sahibiz. Kimimiz ise kindar, kendini beğenme, egoist, kibir riyakâr
benzeri sıfatları daha çok taşıyoruz. Olumlu sıfatları sahip olanlar her
devirde sevildiği gibi, olumsuz sıfatları yaşamına katan kişilerinde mumları
sabaha kadar yanmadığı bilinir.
Bizler,
toplumca beğenilen özelliklerimizi iyice geliştirip parlatınca mükemmel insan
olma düzeyine yükseliriz. Ki, bu düzey meleklerin düzeyinden daha da
yukarıdadır. Bunun zıttı sıfatları kişiliğine fazlaca katan insanlarda
hayvanlardan aşağı düşer.
Olumsuz sıfatların en
fenası olan kibir hakkında durum nedir? Bilinenleri bir anımsamaya ne dersiniz!
Bu sözün T.D.K.’da anlamı şöyle:
Kibir: Büyüklük, ululuk.
Kendini büyük görme, başkalarından
üstün tutma, büyüklenme.
Kutsal kitabımız kibirin
şeytanın sıfatı olduğunu söyler. Şeytan ki, tüm semavi dinlerde insanı
şaşırtan, günahlara yönlendiren Allah’a isyan eden en kötü bir yaratılmış
olarak anlatılır. Kuran-ı Kerim’de bu konudaki ayetlerden örnekler görelim:
“Ve meleklere ‘Âdem’e
secde edin’ dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise diretti ve
kibirlendi. (Böylece) kâfirlerden oldu.(2/34)
“Yeryüzünde böbürlenerek
yürüme; çünkü sen ne yeri yarabilirsin, ne de dağlara boyca ulaşabilirsin.
(17/37)
İnsanoğlu için şaşar
beşer derler! Gerçekten öyle! Dini bilgileri en mükemmel düzeyde öğrenmiş ünlü
tarihi kişiliklerin kibirle olan sınavlarından örnekler verelim.
Malazgirt Zaferi ile
Anadolu kapılarını Türklere açan Alparslan esir edilen Berzen Kalesi’nin
komutanı Yusuf tarafından hançerlenerek öldürülmüştür. Alparslan, esir edilen bir düşmanıyla hiç
gerek yokken klasik deyimle düello yapıp kaybetmiştir.
Bir başka örnek, Niğbolu
kahramanı Yıldırım Beyazıt, hiç
beklemediği süre içinde Timur ordusuna arkadan yaklaşmış. Tarihçiler anlatır;
Yıldırım düşmanına hemen saldırsa büyük olasılıkla Ankara Savaşı’nı kazanacak.
Kibir, gurur tavan yapar Osmanlı padişahında, “Ben Timur’la mertçe göğüs görüşe
savaşacağım” der! Sonu hüsran olur.
Demek ki, şeytanın sıfatı
kibir alt edilmediğinde ne büyük kayıplar yaşıyor insanoğlu.
Doğuştan taşıdığımız
olumsuz sıfatlar yok edilemez lakin eğitimle, irade ile disipline edilmesi
olası bu sıfatların. Örnekleyelim:
İslam dünyasını aşırı
etkileyen Gazali zamanın önemli kenti Bağdat’ta dönemin en ünlü din âlimi
olarak görev yapmaktadır. Ününü duymayan yoktur. Vaazlarına binler
katılmaktadır. Şan ve şöhret içinde yaşayan Gazali’yi kendisi de din bilgini
olan kardeşi bir gün uyarır:
“Sen dini anlatmaktan çok
şanınla övünüyorsun…”Mealinde sözler eder. Gazali tuttuğu yolun yanlış
olduğunu, kendini insanlardan üstün gördüğünü, böbürlendiğini hisseder. Görevinden
istifa eder. Halifenin ve sevenlerinin ısrarlarına karşın görevine dönmez. Şam’a
gider. Şam camisinde ibadetini yapar bir taraftan da tuvaletleri temizler beş
yıl. Amaç şeytanın sıfatı olan insanların da en kötü sıfatı olan kibir
belasından kurtulmak. İmamımızdan yine Bağdat’ta görev yapması istenir. O,
görev kabul etmez. Köyüne döner ve ölünceye kadar eserlerini yazar.
Kişiliğini yetesiye kazanmamış yalanı
kendisine şiar edinmiş aşağılık komplesi taşıyan bireylerin sıfatıdır kibir.
Hele dalkavukluğu yaşam
biçimi seçip bu sayede makam, mevki, para sahibi olanlar aramızda kibirli
halleriyle küçük dağları ben yarattım edasıyla çalım satmaktadırlar.
Kendini büyük görme,
kendini övme, zeytinyağı gibi sürekli üste çıkma gibi davranışların insanı nitelik
olmadığı gerçeği yadsınamaz.
Bu olumsuz özellikleri
yenmek için bizlerin Gazali yöntemini uygulamamız beklenemez. Fakat nitelikli
eğitimle, adil devlet yönetimiyle, Sezar’ın hakkını Sezar’a vermekle tüm
negatif davranışlar disipline edilebilir inancındayım.