Mondros Ateşkes Antlaşması ile 30 Ekim 1918 yılında
Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’ından çekildi. Yenilgiyi kabul etti. Anılan
antlaşma bizler adına sadece savaşı bitiren bir belge özelliğinden öte anlamlar
içeriyordu. Osmanlı’nın ölüm fermanı imzalanmıştı. Resmen devletin yok
edilmesinin yolu açıldı böylece.
İtilaf
devletleri antlaşma koşullarını emperyalist çıkarları doğrultusunda yorumlayıp
son vatan parçamızı paylaşma hazırlığına girişti. Ki, 15 Mayıs 1919’da
Yunanlılar İzmir’e çıkarak işgaller başladı. İşgaller devam etti.
Antep,
Urfa illerimizi Fransızlar işgal etti. Antalya, Burdur’a İtalyanlar girdi.
İngilizler güneydoğu topraklarımıza yerleşti. Daha sonra başkent İstanbul savaş
galibi devletlerce işgale uğradı.
Yıllarca
süren, Trablusgarp, Balkan Savaşları ve 4 yıl süren I. Dünya Savaşı sonunda
ordumuz büyük kayıplara uğramış, halkımız yorgun ve fakir düşmüştü. Ülke
ufuklarını kara bulutlar kaplamıştı. İmparatorluğu savaşa sokanlar ülkeyi terk
etmişlerdi. Padişah ve kukla hükümetleri galip ülkelerin insaflarına sığınıp
koltuklarını koruma telaşı içinde debelenip duruyorlardı.
İnsanlık
tarihi kurulduktan beri özgür yaşamış, bağımsız devletler kurmuş Türk Ulusu
köleliği kabul edemezdi. İşte bu kara günlerde 19 Mayıs 1919 sabahında
Samsun’da bir güneş doğdu. Çanakkale Savaşlarında ünlenen Mustafa Kemal
Paşa’ydı Samsun ufuklarına doğan güneş.
Mustafa
Kemal’in Samsun’a çıkarken kafasında iki plan vardı. Öncelikle halkımızı
örgütleyip yer yer başlayan işgallere karşı koymak. Vatan topraklarına giren
yabancı güçleri yurttan kovmak; Nihai hedef olarak da yıkılan devletin yerine
halkın idaresine dayanan yeni bir devlet kurmak.
Büyük
bir askeri deha olan Mustafa Kemal aynı zamanda şaşmaz bir teşkilatçıydı.
Samsun’a çıktığından itibaren ülkenin her tarafındaki savaş arkadaşları ordu
komutanlarıyla iletişime geçti. Bir taraftan işgalleri karşı durulurken, durum
hakkında halkımızı bilgilendirme çabasına girişildi.
Amasya
Genelgesi ile “Milletin istiklalini, milletin azim ve kararlılığı
kurtaracaktır.” Sloganı tüm dünyaya haykırıldı. Daha sonra Mustafa Kemal
liderliğinde Erzurum ve Sivas kongreleri toplandı.
Kongrelerde
güdülen amaç ulusal sınırlar içinde bulunan vatan parçaları bir bütündür.
Birbirlerinden ayrılamaz. Her türlü işgal ve müdahalelere karşı konulacaktır.
Manda ve himaye kabul edilemez… Benzeri kararlar kurtuluşa giden yolda atılan
adımların bazılarıydı.
Mustafa
Kemal gün gün planını büyük özveriyle uygulamaya koyuyordu. Padişahtan ve
İstanbul hükümetlerinden ülkenin geleceği adına olumlu bir eylem beklemek
hayaldi.
Halkı
örgütleyip, dağılan orduyu toparlayıp işgalci düşmanlara karşı mücadele vermek
gerekiyordu. Erzurum ve Sivas Kongrelerinde oluşturulan Heyeti Temsiliye
kurulları önderliğinde çalışmalar hızla sürdürüldü.
Mustafa
Kemal 27 Aralık 1919’da Ankara’ya geldi. İşgalci ve onların iş birlikçisi
isyancılarla topyekûn mücadele etmek için Heyeti Temsiliyeden daha geniş
katılımlı bir meclis toplamak gerekiyordu.
İşte
ılık bir Nisan gününde Ankara’da 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi açıldı.
Böylece Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri atılmış oldu.
23
Nisan egemenliğin padişahtan alınıp halka verildiği gündür. 23 Nisan yıllarca
padişahlara kul kabul edilen halkımızın özgür yurttaş olma iradesine sahip olma
hakkını elde ettiği bir gündür.
Nihayet
23 Nisan, Sakarya Savaşı, Başkomutanlık Meydan Muharebelerini muştulayan bir
kutsal gündür. Evet, 23 Nisan yarınlarımızın güvencesi çocuklarımıza armağan
edilen ulusal bayramlarımızdan birisidir.
Ankara’da
açılan meclisle ortalık gül gülistanlık olmadı elbette. Gün gün işgaller devam
etti. Meclis başkanlığına seçilen Mustafa Kemal önderliğinde gazi meclis
ordunun teşkilatlandırılması, işgallere karşı dururken bir taraftan da padişah
ve işgalcilerce yönlendirilen iç isyanlarla mücadele etti.
Padişah
ve İstanbul hükümeti Mustafa Kemal ve arkadaşlarına idam fermanları ilan etti.
Tüm bu olumsuzluklarla mücadele edinildi. “Ya istiklal ya ölüm” ilkesiyle
halkımız maddi manevi tüm gücüyle yeni kurulan meclis ve onun hükümetine, idari
kadrosuna destek verdi.
Evet,
tam 100 yıl geçti TBMM’nin açılışının üzerinden. Büyük bir ulusal bayramdır 23
Nisan. Ulusumuz 23 Nisan 1920’de açılan meclisle birlikte Ata’sının
önderliğinde yıkılan imparatorluğun temelleri üzerine yeni çağdaş bir devlet
kurdu.
Bizler
bugün 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, devletimizin kuruluş ilke ve
hedeflediği çağdaş uygarlığa ulaşma ülküsünü ne derece anımsayıp
içselleştirirsek o ölçüde yarınlarımıza daha güvenle bakarız.
100. Yılını idrak ettiğimiz 23 Nisan Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı ulusça içtenlikle kutluyoruz. Bu güzel bayramı
bizlere armağan eden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere O’nun silah
ve dava arkadaşlarını saygıyla yâd etmek hepimiz için bir yurttaşlık görevidir.
Ruhları şad olsun…