Kül Ve Gül...




Matemin rengi var mıdır kül tutan yeminlerde saklı iken hüznün hası ve haiz olunası bunca acı, cafcaflı satırlarda doğan aşkın ikramıdır şiir ve de ikamesi belki de alıntı mahiyetinde her duygudan taşar isyan ve şair ki kabına sığmayan tefe konur aralıksız aralık kapıdan şairin yüreğine yağan umut gibi hüzün gibi elbet bekasıdır duyguların her şiire ayrı değer biçen aşkın kasvetli yokuşlarında uzanmaktır en uzağa ve uzanmaktır sevgilinin fink attığı gam yüklü yokuşlarda…

 

Sözcüklerdir yüreğin ulak bildiği ve hatırına aşkın devasa kehanetler ürer müzmin bir acının bakaya kaldığı satırlarda azık bildiği neyse şairin şiirdir hayata namzet ve şairdir hayra yoran ve hayır yüklü edimlerden firar eden emir kiplerinin de doğasında müdavimidir yalnızlığın ta ki kalemi eline alıp üstüne çizik atarken mazisinde saklı sırların ve acıların.

 

Hazanın gözlerinden çaldım ben bu aşkı

Hüzne sirayet eden bir yangındı yalnızlığın tozlu yollarında

Kıyama duran yüreğimden sıçrayan

Tek kıvılcım

Kızılca kıyamet kopan öncesinde

Savsakladığım mutluluğun doğasında

Ansızın doğan hüznün bakaya kaldığı

Gecenin hüviyeti

Sözcüklerin hürriyeti

Ve kolluk kuvvetlerinde özlemin

Öznesi ile direnen şairin aldığı hazzı

Ne duyumsatabilirdi ki kalemin nüktesinde

Serili mevsimlerin ziyneti

Aşkın ve sevdanın kölesi

Yüreğin uğradığı hezimet ötesi

Acıların garbı

Aşkın harcı

Yalnızlığın tarhında buz tutan bir reçete olsa olsa

Şair her duyumsadığında

Kalemin nazına yenik düştüğü kadar

Hicranı tetikleyen debdebeli bir tehlike arz eden

Maliki olduğu her sözcük

Kabaran yüreğin örtüsünde saklı ihanet

Göz gözü görmezken

Kalp gözü ile seken şairin hicreti

Bazense hicvi

Cilveli bir kadın değilken aşkın ta kendisi

Ya da cebbar bir delikanlı

Yüreğim güftesinde pişen kahvenin telvesi

Aşkla özlemle kıyama duran

Şairin tutulmuş nutku kalemi öncesi

Yâd edilesi utku ve ufku

Nazenin sözcüklerle örülü aşkın imleci

Bazen doğan günün

Bazen suskun ve öfkeli kara göğün

İndinde cereyan eden aşkın hicabı

Kol kanat germişken yüce Huda

Şairin kabrine eşlik eden binlerce şiir ve nicesi

Yürekten dökülen azar azar

Azığa aldığı ömrün bestesi

Şairin sesinden sızar

Varsa yoksa yalnızlığın hicreti…

 

Ve işte şair almışken yükünü ve defansı ömrün bazen muğlak sözcüklerin gölgesinde saklı sırlar ve şairin hazzıdır duyduğu acı: ne nüktedan dününde ne şanlı ömründe mezar kazdığı imge imge bir şiir kadar sadık kim olabilirdi ki şairin yüreğine?

 

Göçen zaman.

 

Susan şeytan.

 

Azan insan ve şaşkın beşer ve nefsine tapan nicesi.

 

Şahikanın kanadında doğan gece gibi.

 

Aşkın saltanatını süren hüzün gibi.

 

Özlemin meylettiği.

 

Aşkın ve yüreğin inzivaya çekildiği.

 

Çekince yüklü evrenin solunda kuşandığı kadar acıyla katık ettiği mevsimin hazzına ulaşmanın kaidesi elbet şiirdi ve şiirsel bir teyakkuz, sınandığı kadar şairin soluğunda uçuşan binlerce kelebek ve kelime nasıl ki aşktı kelebek etkisiyle evrene kucak açan ve şarlatan iblisin gölgesinden dahi uzak duran masumiyetin çağrısında saklı aşkın künyesinde yazılı yazgı ve ruhun dilemması.

 

Uzun uzadıya yazmak ne ki?

 

Kıssadan hisse çıkarandı mademki şairin imzası ve katık ettiği kadar duyguları yüreğinde esen rüzgârın da hızının önünü alamadığı gecenin bülteni ve şair nasıl ki yazgıya alt yazı geçen bir öyküyle diri tutmuştu benliğini ve bedenini ve belleğini…

 

Ve işte şairin baş koyduğu yol ve sırdaşı kalem, aşkla münazara eden yüreğin müdavimi iken duygular ve heceler…

 

Kekremsi sessizliğin dize getirdiği imgeler…

 

Solan günün ardından.

 

Tüten dumanın yaktığı genzinden firar eden bir sitem kadar yanılgı ve yenilgi ile önünü alamadığı bu aşkın şahlandığı her dizede saklı idi şair ve ömürlük hikâyesi.

 

Racon kesen cihanın.

 

Recim edildiği karanlığın…

 

Ve kararlılığı ile bu aşkın, şair ki peşine düşmüşken mutluluğun…

 

Varsın olsun hüzün veryansın etsin de keder, esefle yüklü küfesinde aşkın şair varsın bozguna uğrasın gel gör ki vazgeçer miydi hiç emelinden…

 

Aşk ki doğasında saklı.

 

Aşk ki duyguların duayeni.

 

Aşk ki: ne merdiven altı ne sıradan bir duygu ve de sırların müptelası…

 

Şairin gizeminden doğdu nice şiir ve daha da doğacaktı nicesi, niteliği aşk niceliği özlem yüklü bazen bir külliye nazarında şairin günbegün büyüyen yüreği ve umudu ve de her anında hüzün saklı; sarmalında ömrün tutuşan semazen eteklerinden dökülen külü bir gül diye şairin kendi mezarına serptiği…

 

 


( Kül Ve Gül... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 13.03.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.