Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 14.08.2024
Okunma Sayısı : 437
Yorum Sayısı : 16
Hilafet Ve  Halifelik  Şerefimiz  Midir,  Başımızın  Belası  Mı?

HİLAFET-HAİM NAHUM- VEHBİ  KOÇ VE...3. BÖLÜM-

Abdülmecit  Efendi'ye, TBMM'nin  İstanbul  komutanı Refet  Paşa  19  Kasım 1922'de  Halife  seçildiğini  tebliğ  etmiş,  ertesi  gün  de  Lozan  Görüşmeleri  başlamıştı ancak  görüşmeler  başlar  başlamaz  anlaşılmıştı  ki İngiltere  ve  Fransa  gibi devletler  Anadolu'da  bir  Ermeni  devleti  kurma  konusunda ısrarcı  değillerdi  ama kapitülasyonların  kaldırılmasına  yanaşmayacaklardı.

***

24  Kasım  1922 Cuma  Günü İstanbul  Fatih  Camiinde  mahşeri  bir  kalabalık  yaşanıyordu. Çünkü  Cuma  Namazını  müteakip Halife  Abdülmecit'e  biat  töreni  yapılacaktı. 

Osmanlı  halkı ilk kez  padişah  olmayan  bir  şehzadeye ''  Halife'm''  diye  biat  etmenin  nasıl  bir  şey  olacağını  çok  merak  ediyordu. 

Gözler  minberdeydi  zira  geleneklere  göre halifenin çıkması  gerekiyordu  ama  TBMM'nin Kırşehir Milletvekili  Müfit  Efendi  çıktı. İlk  kez  tamamı  Türkçe  olan  bir  hutbe  irad  etti.   Abdülmecit'in  TBMM  tarafından  halife  seçildiğini  camideki  herkese ilan  etti. 

Cuma  Namazını  müteakip  biat  törenine  geçildi.

TBMM'nin  bu  biat  için  kurayla  belirlediği  yirmi  milletvekili  TBMM  adına  son  halife  Abdülmecit'in  elini  öperek ona  biat  ettiler. Sonra  diğer erkan  ve  halk,  yeni halifeye  biat  etti  ve  tören  yine Türkçe  okunan  bir  dua  ile  sona  erdi.

Garip  şeyler  olmaktaydı.  Çünkü  İstanbul  hâlâ  işgal  altındaydı  ve Sultan  Vahdettin'i Dolmabahçe  Sarayından  kovan  İngilizler, halife  Abdülmecit'in aynı  saraya  yerleşmesine  hiç  bir  şekilde  itiraz  etmediği  gibi  Topkapı  Sarayındaki  kutsal  emanetlerin  ona  verilmesine  de  ses  çıkarmadı.

*****

Lozan'da  Türkiye'yi  İsmet  Paşa  başkanlığındaki  kalabalık ( Otuz kişi  olduğu  yazar kaynaklarda )  bir  heyet  temsil  ediyordu. İsmet  Paşa,  Yusuf  Kemal ( Tengirşek ) istifa  ettirilerek Hariciye  Vekili ( Dışişleri Bakanı )  yapılmıştı. Heyetin  diğer  simaları  içinde Sağlık  Bakanı  Rıza  Nur,  İktisat  Bakanı Hasan  Saka ve  hatta  şair  Yahya  Kemal( Beyatlı )  yer  almaktaydı  ama bugün  dahi konuşulan bir  isim  daha  vardı  heyette:  Haim  Nahum

Haim  Nahum 22 Kasım 1922 – 4 Şubat 1923 tarihleri arasında Lozan'daki  heyetin  içinde  danışman  olarak  yer  almıştı  ama herkesin  bildiği  gibi  Türkiye  Yahudileri  Baş Hahamı  değildi. Hahamlığı  geçmişte  kalmıştı.  Nitekim  Lozan'da  onun  isminin  karşısında: '' “Hayim Nahum Efendi, Türkiye Yahudileri eski Hahambaşısı, Yüksek Mühendis Mektebi Fransızca Öğretmeni''  Yazıyordu.

Peki eski  haham,  yeni  Fransızca  öğretmeninin  ne  işi  vardı  Lozan'da?

Efendim  koskoca  Osmanlı'da Fransızca  bilen  bir  Allah'ın  kulu  yok  ya(!),  işte  o  sebepten  çok iyi  Fransızca  bilen  Haim  Nahum  Efendi heyete  dahil  edildi. Ha  bir  de  Azınlıklar  sorunu  vardı,  partikhane  sorunu  vardı,  işte  bu  sorunlarda  Türk  tarafını  en  güzel  kim  savunabilirdi?  Bir  azınlık  olan  Haim  Nahum  Efendi.  

*****

Lozan  Görüşmelerine  nasıl  başladık?

Lozan'ın  en  büyük  savunucularından  Rıza  Nur,  hatıralarında  diyor  ki:  ''Bizde ne hazırlık var, ne dosya var, hiçbir şey yok... Lord Curzon gibi birtakım resmi diplomatlar burada. Hem bunların mükemmel dosyaları vardır. Ne yapacağız? Heyet-i Vekile( Bakanlar  Kurulu )  bize giderken bir içtimada( toplantıda )  avuç içi kadar bir kâğıda sığan bir talimat verdi.”

Rıza  Nur'un  bahsettiği  talimat  Mustafa  Kemal'in '' Kapitülasyonlar  ve  Emeni  Yurdu  konusunda  asla  taviz vermeyin,  tartışma  konusu  yapılmasına  izin  vermeyin.''  talimatıydı.  Bunun  dışında  bizim  taraf  tamamen  doğaçlama çalışacaktı.  Yani  karşısına  ne  çıkarsa  ona  göre  bir  şeyler  yapacaktı. Lozan'a  adeta  sadece  kapitülasyonları  kaldırmak  ve  ülkemiz  toprakları  üzerinde bir  Ermeni  Devleti  kurdurmamak  için  gitmiştik. 

Lozan'ın  herkes  tarafından  bulunup  okunabilecek  zabıtlarına  baktığımız  zaman  burada Türklere,  Halifeliğin  kaldırılması  gibi bir  dayatma  yapıldığına  asla  şahit  olmuyoruz.  Yani  Lozan'da  resmi  olarak Halifelik konusu  gündeme  gelmemiştir  ama  yaşanan  bazı  olaylara  baktığımızda ''  Tamamen  tesadüf ''  Diyemeyeceğimiz durumların  yaşandığı  da  kesindir  ki  bunların  en  önemlisi  Mustafa  Kemal'in saltanatı  kaldırdığı  yani  eline  en  uygun  fırsat  ve  imkan  geçtiği  halde  halifeliği  kaldırmamasıdır. Hatta  bırakın  kaldırmayı  adeta  halifeliğin  en  baş  savunucusu  olmuştur.

3  Mart  1924'de 

*Halife halledilmiştir. Hilâfet, Hükümet ve Cumhuriyet mâna ve mefhumunda esasen mündemiç( İçinde,  kapsamında ) olduğundan hilâfet makamı mülgadır.( Kaldırılmıştır
* Mahlû( Halledilmiş, tahtından  indirilmiş )  halife ve Osmanlı saltanat-ı münderisesi hanedanının(  Yıkılmış  Osmanlı  Saltanatı hanedanının )  erkek, kadın bilcümle âzası ve damatlar, Türkiye Cumhuriyeti memaliki dahilinde ikamet etmek hakkından ebediyen memnudurlar. Bu hanedana mensup kadınlardan mütevellit( doğmuş  olan )  kimseler de bu madde hükmüne tabidirler.

Diyen  Mustafa  Kemal  Paşa sadece 4-5 ay  kadar  önce  niçin halifelik makamı  için  gerekirse  ölmekten  bahsediyordu? 

Sahi  ''Hilâfet, Hükümet ve Cumhuriyet mâna ve mefhumunda esasen mündemiç( İçinde,  kapsamında ) olduğundan''  Ne  demekti?

Neyse... Bu  son  sorunun  cevabı  apayrı  bir  konu  olduğu  için  biz  kaldığımız  yerden  devam  edelim ve  şu  sorunun  cevabını  arayalım:

Haim  Nahum,  iddia  edildiği  gibi  Lozan'da  halifelik  mevzuunu  pazarlık  konusu  yaptı  mı?

Lozan'ın İsmet  Paşa'dan  sonraki  ikinci  adamı olan  Rıza  Nur'a  göre  yaptı..  Hem  de  nasıl  yaptı...

Ayrıca Haim  Nahum  kendi  anılarında Lozan'da  halifelik  konusunu -  resmi  olmasa da -  pazarlık  konusu  yaptığını  söylemiş. 

''Boşver  Haim  Nahum'un  anılarını  hepsi  söylenti.  Rıza  Nur ise  raporlu deli zaten'' diyelim. Peki  Mustafa  Kemal  Paşa'nın halifelik  konusunda  on  gün  içinde  değişen  kanaatine  ne  diyelim?

Peki  Mustafa Kemal  Paşa on  gün  önce Balıkesir'de ( 7 Şubat 1923 )   ''  Halifelik ve  Hilafet  Şerefimizdir ''  Demiş  miydi?  On gün  sonra İzmir'de ( 17  Şubat 1923 )  ''  Halifelik ve  Hilafet  bu  millet  için  beladır.''  Demiş  miydi 

Gelecek  bölümde  inşallah.

( Hilafet Ve Halifelik Şerefimiz Midir, Başımızın Belası Mı? başlıklı yazı Sami Biber tarafından 14.08.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu