Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen
Hayat hikayesinin 130.bölümü
rebiülevvel ayının onu
cumartesi günü
Cenab-ı Hak tarafından cebrail (a.s.) geldi
resul-i kibriya’nın hal ve hatırını sordu
ey ahmed
Yüce Allah, sana ikram olarak beni gönderdi
sana soracağı şeyi
senden çok daha iyi bildiği halde sana
kendini nasıl buluyorsun diye soruyor
Rabb-i Rahimine kavuşmanın hasretini
yüreğinde duyan
resul-i kibriya şu cevabı verdi
ey cebrail
kendimi baygın ve sıkıntılı bir halde görüyorum
pazartesi günü
rebiülevvel ayının on ikisi
böyle bir pazartesi gününde
mübarek gözlerini dünyaya açmıştı
bu günde resul-i kibriya’nın (a.s.m.)
bir ara hastalığı hafifleyip kendine geldi
yatağından kalktı
hazırlıklarını yaparak
mescid-i şerife teşrif etti
o sırada ashab-ı kiram saf bağlayıp
hz. ebu bekir'in arkasında sabah namazını kılıyorlardı
kainatın efendisi bu nurani manzarayı görmekle
son derece sevindi
kendileri de hz. ebu bekir'e uyarak
namazını eda etti
resul-i kibriya’yı
aralarında mütebessim bir sima ile gören sahabiler
bütün bütün sıhhat buldu düşüncesiyle
son derece sevindiler.
namazın edasından sonra
yine hücre-i saadetine döndü
yataklarına yattılar.
son gün, pazartesi
efendimiz (a.s.m.)'in mübarek dillerinden
şu cümleler dökülüyordu
ey kızım fatıma
ey halam safiyye
Allah katında makbul olacak ameller işleyiniz
bana güvenmeyiniz
çünkü ben,
sizi Allah'ın gazabından kurtaramam.
rebiülevvel ayının on ikisi
pazartesi günü
güneş, batıya doğru kayıyordu
efendimizin mübarek başları
hz. aişe'nin kucağında, göğsüne dayalı idi
artık nefes alıp vermekte güçlük çekiyordu
dili Allah'ı zikretmekle meşguldü
Allah'ım
beni, refik-i a'lâ'ya ulaştır duasını tekrarlıyordu
bu hazin manzara orada bulunan
hz. fatıma'nın yüreğini adeta dağlıyordu
bir ara
vay… babamın çektiği ıztıraba diyerek
gözlerinden yaşlar boşanmaya başladı
resul-i kibriya
bugünden sonra baban
hiçbir zaman ızdırap çekmeyecek
kızım
sakın ağlama
ben vefat ettiğim zaman
inna lillahi ve inna ileyhi raciûn' de
resul-i kibriya
bu fani dünyada artık son dakikalarını yaşıyordu
bu esnada, hz. cebrail
hz. azrail ile birlikte geldi
ölüm meleği azrail içeri girmek için izin ister dedi
resul-i kibriya müsaade edince
hz. azrail içeri girdi
efendimizin önünde oturdu
ya resalallah
Yüce Allah
senin her emrine itaat etmemi bana emretti
bunun üzerine hatemü'l-enbiya
ya azrail gel
memuriyetini yerine getir buyurdu
mübarek başları hz. aişe'nin kucağında
göğsüne dayalı idi
yanında su kabı vardı
iki elini suya batırıp ıslak ellerini
mübarek yüzlerine sürdü
mübarek dudaklarından
la ilahe illallah cümlesi döküldü
sonra ellerini yüzünden kaldırdı
gözlerini evin tavanına dikti
altmış üç yaşında iken
mübarek ruhu
refik-i ala'ya yükseldi.
hatemü'l-enbiya (a.s.m.)nın
pak ruhları artık
a'layı illiyyine
en yüksek makama yükselmişti
ezvac-ı tahirat üzerine bir örtü örttüler
hane-i saadette
feryad ve figanın yükseldiğini duyan ashab
kalblerinden vurulmuşa döndüler
sanki gök kubbe bir anda yıkılmış gibiydi
herkesin nutku tutulmuş
gözler damla damla
keder ve hüzün akıtıyordu
cesaret ve adalet timsali hz. ömer bile
kendisini bu dehşetli anın tesirinden kurtaramadı
herkesten daha çok dehşete kapılarak
şöyle bağırdı
resulullah ölmemiştir ve sağdır
ona sadece hz. musa'ya arız olan saika gibi
bir saika arız olmuştur
kim Muhammed öldü derse
onu kılıcımla iki parça ederim
hz. ebu bekir’e
yürekleri dağlayan haberi kendisine ulaştırdılar
gönlünün bir parçasının
adeta koptuğunu fark etti
süratle hane-i saadete girdi.
fahr-i kainatın mübarek yüzlerini örten örtüyü kaldırdı
yüzü tecessüm etmiş bir nurdu
eğildi, tazim ve hürmetle
pak ve nurlu alınlarından üç kere öptü
akan gözyaşları arasında
dilinden dökülen kelimeler şunlar oldu
ölümün de hayatın gibi temiz ve latif
ya resulallah
sonra da ehl-i beyte teselli verdi
hz. ebu bekir
hane-i saadetten çıktıktan sonra
kim ki muhammed'e (a.s.m.) tapıyorsa
bilsin ki, muhammed (a.s.m.) ölmüştür
kim ki Allah'a ibadet ve kulluk ediyorsa
bilsin ki, Allah Hayy'dır, ölümsüzdür
sonra da şu ayet-i kerimeyi okudu
‘muhammed ancak bir peygamberdir
ondan önce de nice peygamberler gelip geçti
o ölür veya öldürülürse gerisin geri mi döneceksiniz
kim geri dönerse
Allah'a en küçük bir zarar vermiş olmaz.
fakat şükredenlere Allah mükafatını verecektir.’
daha sonra hz. ebu bekir
şu mealdeki ayet-i kerimeyi okudu
‘muhakkak ki sen de öleceksin
onlar da ölecekler.’
ashab-ı güzin artık
kainatın efendisinin
bu dünyadan göçmüş olduğunu
anlayıp kabul ettikler
medine, medine olalı beri
kainatın efendisinin kendisine teşrifi ile
duyduğu sevinç kadar hiçbir sevinç duymamıştı
şimdi ise aynı medine
en büyük hüzün ve keder anını yaşıyordu
adeta semalarını hüzün
kederden bir kara bulut kaplamıştı.
resul-i kibriya efendimizin vefatıyla
medine mateme bürünmüştü
gözlerden gözyaşı
gönüllerden tahassür
keder ve elem akıyordu
resul-i ekrem efendimize halife olacak
bir devlet başkanının seçilmesi gerekliydi
derhal teşebbüse geçildi
o sırada, bu yüksek makama
herkesten en layık ve ehliyetli olan
sıddık-ı ekber hz. ebu bekir'di
nebiy-yi muhterem
yar-ı garı hz. ebu bekir'i
ashabının hepsinden üstün tutardı
hastalığında da bunu göstermişti
ebediyyet alemine göç etmesine üç gün kala
imamlık vazifesini yine ona devretmiş
islamın temel şartlarının en mühimi namazda
onu bütün Müslümanların önüne geçirmişti
pazartesi günü öğleden sonra
akşama kadar yapılan
uzun konuşma, görüşme ve müzakerelerden sonra
hz. ebu bekir
hz. resulullahın halifesi seçildi
ve ona biat edildi
rebiülevvel ayının on üçü
salı günü.
hz. ebu bekir, mescid-i nebeviye geldi
minbere çıkıp oturdu
henüz konuşmaya başlamadan önce
hz. ömer ayağa kalktı
Allah'a hamd ve şükürde bulunduktan sonra
müslümanlara
Allah, halifeliği sizin hayırlınız
resulullahın (a.s.m.) yar-ı garı olan zata nasip etti
kalkınız, ona biat ediniz
mescid-i şerifte bulunan müslümanlar kalkıp
hz. ebu bekir'e umumî biat yaptılar
biat işi bitince hz. ebu bekir
Allah'a hamd ve şükür ettikten sonra
şöyle konuştu
ey insanlar
ben, üzerinize vali ve emir oldum
halbuki, sizin en hayırlınız değilim
eğer iyilik edersem bana yardım ediniz
fenalık yaparsam bana doğru yolu gösteriniz
doğruluk emanettir
yalancılık hiyanettir
içinizdeki en zayıfınız
kendisinin hakkını alıncaya kadar
yanımda en güçlünüz olacaktır
inşallah…
içinizde en güçlünüz de
üzerine geçirdiği hakkı kendisinden alıncaya kadar
benim yanımda en zayıfınız olacaktır
ey insanlar
Allah yolunda cihadı terk etmeyin
bilin ki, cihadı terk eden kavim zelil olur
ben, Allah ve resulüne itaat ettikçe
siz de bana itaat ediniz
ben, Allah ve Resulüne asi olursam
sizin de bana itaatınız lazım gelmez
kendim ve sizin için
Allah'tan af ve mağfiret dilerim.
resul-i kibriya efendimizin
hücre-i saadetlerinde yıkama işiyle meşgul olmak için
hz. ali, hz. abbas, fadl bin abbas
kusem bin abbas, üsame bin zeyd
peygamberimiz (s.a.v.)'in azatlısı şükran bulunuyordu
yıkama işini hz. ali yaptı
evs bin havli testi ile su taşıyor
hz. abbas ile üsame ve şükran,
peygamberimiz (s.a.v.)'in üzerine su döküyorlardı
hz. ali de eline sarmış olduğu bez ile
gömlek üzerinden oğuşturup
peygamberimiz (s.a.v.)'i yıkıyordu
mübarek cesetleri son derece temizdi
mis gibi kokuyordu
hücre-i saadetin içini
o ana kadar görülmemiş bir güzel koku kaplamıştı
hz. ali yıkarken,
anam babam sana feda olsun
hayatında da vefatında da temizsin, güzelsin
ya resulallah …diyordu
yıkama işi bittikten sonra
hatemü'l-enbiya efendimiz
kefene sarıldı
hücre-i saadetinde sedirinin üzerine konuldu.
bundan sonra
hane-i saadetlerinin kapısını açtılar
önce melekler, sonra erkekler
sonra kadınlar, daha sonra da çocuklar
fahr-i alem efendimize karşı son vazifelerini
huşu ve hüzün içinde ifa ettiler
resul-i ekremin nereye defnedileceği hususu görüşüldü
hz. ebu bekir şöyle dedi
ben, resulullah'tan şu sözü işitmiştim
ve hala unutmadım .
Cenab-ı Hak, her peygamberin ruhunu
o peygamberin defnolunmak istediği yerde alır
dolayısıyla, resulullahı
istirahat döşeğinin bulunduğu yere defnetmeliyiz
teklif ashab-ı kiram tarafından benimsendi
böylece resul-i kibriya efendimiz
hz. aişe'nin evinde
yattığı döşeğin altının kabir olarak kazılması kararlaştırıldı
sonra döşek kaldırılarak
altı lahd tarzında kazıldı.
resul-i kibriya henüz defnedilmemişti
bu sırada hz. bilal
hüzün ve hasret akıtan yanık sesiyle
ezan okudu.
eşhedü enne muhammede'r-resulullah
dediği zaman
ashab-ı kiram hüngür hüngür ağlamaya başladı
mescid-i nebevi
ağlama sesleriyle çalkalandı
bu, hz. bilal'in son ezanı oldu
resul-i kibriya defnedildikten sonra
artık ezan okumadı
çarşamba gecesinin geç vakitleri idi
nihayet, gönül ve gözyaşları arasında
server-i kainatın mübarek na'şını
kabrine tevdi ettiler
Allah'ım
bizi dünyada resulünün sünnetinden ayırma
ahrette şefaatından mahrum kılma
amin... amin... amin...
redfer