Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen
Hayat hikayesinin 131.bölümü
Rabbim
izin ver çözülsün ebedi salavat bulutları bir kez daha
eveti tam evet
hayırı tam hayır
her yönden hücum eden korkunun türlüsünden
o günde
ancak o sevgilinin
onun merhameti
onun şefaati
kurtarabilir bu ümmeti
namazla o
can verdi gecelere
öyle ki, şişerdi ayakları
boş midesinin üstüne taş kor
derisini büzüp düğümler
çekilen karnına kuşak bağlardı
yine azalmazdı açlığa sabrı
altından ulu dağlar
nefsine sundular da kendilerini
reddetti o
gösterdi onlara gerçek ululuğu ve gerçek altını
zühd ve takvasını arttırdı da
eksiltmedi o dağlarca zaruret
latifliği bir çiçek
cömertliği bir deniz
tek başına bir yerde onu görsen
heybetinden
sanırsın arkasında asker, asker,asker..
bir ordu gizli
bir ordu saklı
onun tebessümünde sanki
sedefte saklı inci
inciler hep sedefte saklı
onun toprağının kokusundan
daha güzel var mı koku
ne mutlu o kişiye ki
koklamış, öpmüş ola o toprağı
o doğum günü ki
kendisi için korku
kendisi için ceza
kendisine cehennem azabı
göçtü, darmadağın oldu
kisranın saray duvarları o gece
devletin kaleleri yarıldı, çatladı ve dağıldı
son nefesini verdi mecusi meşaalesi
yemin ederim ikiye bölünen aya
ant içerim aya karşı
ve o hayrı, keremi içine alan mağaraya
ant içerim
kafirlerin gözleri içerdeki ışıktan kör oldu bakamadı
ant içerim
muhbir-i sadık mağaradaydı
ve sıddık mağaradaydı
görmediler ve sandılar ki
kimsecikler yoktu ve olamazdı
ne bilsinler ki
örümcek onun için örmüştü ağı
güvercin onun için yuva yapmış
yumurta bırakmış uçup durmaktaydı
Allah isterse bir güvercin
bir örümcek ağıyla da korur
kat kat zırhı ve yüksek surları aratmaz
onlardan müstağni kılar insanı
o bulut gibi ki
o nereye giderse üstünde o da oraya gitti
ona gün ortasında
yakan güneşe karşı gölge etti
çağırınca peygamber çöl çınarları geldi
eğildi huzurunda
dallarıyla, kökleriyle
Allah’ın alanı bu
bir dokunmakla nice hastayı iyi etti eli
nice çılgınlık zincirini kırıp mahkumlarını kurtardı
kara kıtlık yılları oldu
onun duasıyla canlı ve ak
sanki gecenin ortasında ansızın bir dolunay çıktı
aştı bütün menzilleri yalnız
ıssız kalabalıksız, hızlı hızlı
idrakse ne kutlu
ona mahsus nimetler
günler geçti, geceler geçti
gün ne, gece ne bilmedi
onu öne geçirdi her yerde peygamberler, resuller
onu öne geçirip arkada durdular kendileri
delip yedi kat göğü geçip gitti
o üstün insanlarla bölük bölük
o başlarında
onun sancağıydı.. başlarında sallanan sancak
öyle çıktı, öyle yükseldi ki
onunla çıkanlar
yarı yolda kaldı
yakınlıkta ilerisi, daha ötesi kalmadı
bütün makamlar geride kaldı makamından
bir buluşmanın ve gizliden gizli sırrı
topladı öğülesi gök çiçekleri
üstünlükleri tek başına
ey iman ve şuur ehli kalplerin
en yüce habibi
ey dertli bedenlerin kederli gönüllerin
ve yaralı yüreklerin tabibi
ben biçare kulun
garipler garibi
hüzünlerin esiri
zulümlerin muzdaribi
öksüz ve yetim
Sultanım
Senden mülkü hakimiyet
şanü şöhret, malü servet talep etmedim
hayatıma huzur ve istikamet dilendim
bin kere tövbe ettim
Efendim
ben Senden sadece seni istedim
pahası elbet öyle yüksektir
tüm sevdiklerimi ve sahiplendiklerimi
bilirim uğruna feda etmektir
Rabbim,
elbet vardır hikmeti ki
bu kuluna
böyle zahmet çektirirsin
ben haşa itiraz değil
naz ederim amma
umarım
Sen bu niyazı kabul edersin
Rahmanım
beni hicrana saldın
ama yine de şükür
ya hain ve hilekar olaydım
ya varlıklı kalıp
zalim ve sahtekar olaydım
ya alim ve saygın kalıp
gafil ve riyakar olaydım
ya azgın ve zulümkar olaydım
ya sağlıklı sefalı kalıp
ahlaksız ve vicdansız olaydım
bu öyle
bir derdü bela ki
sabredenlerin vesile-i miracıdır
müminler kalbimin tacı
mücrimler rahmetin muhtacı
münkirler hikmetin icabı
sadık ve aşık ehli cehd adaletin ilacıdır
ey yücelerin Yücesi
gurbete ve hasrete saldın
böylece fani ve hayali
görüntülerden kurtarıp
hakiki tecelline mazhar kıldın
Sana ulaştım
sevdana daldım
ben ki kutsi hasretinin divanesiyim
Sana sığındım
aşkına sarıldım
yegane Sen kaldın
ben gam ummanında
çaresiz ve kimsesiz bir abdi acizim
yatağım çöl dikeni
kalbim sahranın çöl fırtınası
gözyaşım sebil-i derya
içtiğim su
narı cehennemden bir ateştir ki
ruhum aşık-ı Hüda’nın peresti
ey malikim
yüceler yücesi Rabbim
efendim…haddimi aşarak
Senden
burak bineği
cebrail seyisi
sidretül münteha menzili
cümle mahlukatın en şereflisi
Rahmanın en mükemmel tecelli ve temsilcisi
kainatın fahri ebedisi
ahir zaman nebisi
levhi mahfuzun tercümanı ve tebliğcisi
efendiler efendisi
hz. muhammed sallallahu aleyhi vesellem’in
muhabbetini isterim
hz. ebu bekir sıddık’ın
yüksek fazilet ve kurbiyyetini
hz. ömerül faruk’un
dirayet ve teslimiyetini
hz. osman zinnureynin asaletini
hz. aliyyül murtaza’nın
ilim ve velayetini isterim
bir nebze olsun bahşet
ey zerrelerden kürrelere
yerlerden göklere
bütün alemlerin Rabbi
ey cemadi, nebati, hayvani
insani, ruhani ve nurani
her şeyin ve herkesin yegane sahibi
ey Rabbim
malum-u aliniz ve zaten yüce takdirinizdir ki
ne özenli-bezekli elbiselerle
gezdiğim bayramlarım oldu
ne onurlu ve huzurlu seyranlarım oldu
ne etrafımda hizmet ve rağbet gösteren
dostlarım ve hayranlarım oldu
lezzet ne imiş
izzet ne imiş ve fazilet ne imiş tatmadım
ama şikayet şekavettir
bütün bu fani ve fena nimetlerin
asıl sahibi olan
Padişahlar Padişahını buldum
beni yoktan var ettin
iman ve hidayet buyurup
varlığından haberdar ettin
Sana sonsuz şükürler olsun
şimdi son dileğim
beni bir daha huzurundan
sonsuz nurundan ayırma
ne olursun beni
habib-i kibriya’nın aşkından
mahrum kılma
Rabbim
bu aciz kuluna yardım et
hem bu dünyada
hem öte dünyada
yalvarışlarımı döndürüp çevirme bana geri
düşürme umutsuzluğa günah işlemişlik yüzünden
umarım
bunları yazdım diye
bana darılmazsın
Zatından gayrıya
yalvarıp yakarmam
varsa bir günahım
affet
ya Rab
redfer