Neden hayatta sürekli
bir şeyler yolunda gitmez ki. Genelde mi yoksa kişiye dair mi ve ne çok şeyi
gizler insanoğlu, bilinmeyen ve söylenmeyen ne çok şey vardır kim bilir…
İlk bakışta ne güzel,
ne farklı sergiler kendini karşınızdaki: Hiçbir eksiği, hiçbir kusuru ya da
hiçbir sorunu yokmuşçasına. Arada da süslü püslü sözler aksettirir, kimi zaman
bir iyilik meleği görüntüsünü de hiç eksik etmez. Belli kalıplar, sözde samimi
ama gerçek anlamda farklılık sergileyen anlamsız tutumlar. Öyle ki uyguladığı
imaj çalışması her ne ise, kamufle eder gerçek yüzünü.
Oysa öğretilen,
benimsenen ilkeler gündelik yaşantıda pratiğe geçirilememekte ve sonuçta iki
arada bir derede sıkışıp kalmak kaçınılmaz.
Öylesine ince çizgiler
vardır ki farklılık arz eden. Netice itibariyle her şey yanlış algılanmaya
oldukça müsaittir. Samimiyet ve ciddiyet arasındaki denge rahatlıkla
kayabilmektedir örneğin. Bir bakmışsınız ki; içten bir tutum farklı yönlere
çekilebilmekte iken, sergilediğiniz ciddi tavırla da bir bakmışsınız ki soğuk,
kibirli, ukala damgası yemişsiniz.
Kısaca, içten
yaklaşımların yanlış telaffuz edildiği ve çorap söküğü gibi gelen türlü türlü
anlaşılamaz davranışlar. Grup psikolojisinin de etkisi asla göz ardı
edilmemeli. Ortak kabul gören her ne ya da her kim ise ve hele hele sonradan
katılmışsanız ilgili gruba, işiniz hayli zor.
Cinsiyet, yaş ya da
eğitim düzeyi ne olursa olsun, olmadı mı olmuyor. Belki tek kurtuluş kaçış
olarak da gözükse de, bu aslında kaybetmekle eş değer zira olan gidene oluyor
her daim, geride kalanlar yollarına devam ediyorlar her halükarda.
Anlaşılması zor bir
durum. Sessiz kalmak bir çözüm gibi gözükse de çoğunlukla çözüm getirici bir
süreç değil. Coşup gürlersen de bu sefer, antipati toplamak çok olası.
Grup dinamikleri kendi
arasında öylesine güzel bir uyum sergilemekte ki, müdahale ters tepebilmekte.
Büyük ihtimalle,
ilintili kişinin kişilik yapısı ile orantılı tüm bunlar. Duyarlı olup olmamakla
oldukça bağlantılı üstelik. Aslında her şey göründüğünden çok daha basit.
Hayatın basit ve temel kurallarını kabul edip, sürece uyum sağlamanız işten
bile değil. Bırakın biraz vurdum duymaz olun gitsin, biraz değişken, biraz da
az hassasiyet gösterdiniz mi, su yolunu bulacaktır kısa zamanda.
Özetle, hassasiyet
eşiğiniz ile ters orantı sergiliyor hayattaki duruşunuz ve de hayatı kabullenişiniz.
İstediğin kadar koş
ideallerinin peşinde, istediğin kadar çaba göster, çıtayı çok yüksek
tutmayacaksın. Peki, yeterli mi; tartışılır…
Grup içinde etkisiz
elemanı oynamak oldukça sıkıcı aslında. Olmadı mı olmuyor işte; zorla güzellik
olmuyor.
Rezistans dayanıklı
ise, aslında sorun yok ama her an kontak yapabileceği ihtimalini de göz ardı
etmemeli.
Ve tabii ki, sorunun ne
olduğu ya da hangi sebeplerden kaynaklandığı da ayrı bir konu.
Aslında hayatı ve sonuç
sebep ilişkisini fazla irdelemeden yürümek oldukça mantıklı ve daha az kaygı
verici ama yine de sorgulamadan duramıyor ki insan. Neticede kabul görmek, onay
almak insanın doğasında var. Her ne kadar kurallara riayet etsen de sonuçta
insan bir şekilde kendi kimliğine de bağımlı kalıyor.
Varsın olsun; ödün
vermektense böylesi daha iyi.