Geçmişin İzleri-1-
Geçmiş düne geçmişine kendi dünyasına gitmeden önce, bugün
karşımıza çıkmış olsaydı onu ihaneti içinde taşımadan geçmişe göndermek için
bir fırsatımız olabilir miydi? Bunu bilmek çok zor, belki geçmiş
taşıyamadığımız ağır yükleri sırtımızdan alarak, kendi geçmiş dünyasına
götürerek yükümüzü hafifletmeye çalışsa da, bu yük ölene kadar ağırlığıyla
üstümüzde kalıyordu.
Elif, İstanbul’un tarihi yarımadasında, taş döşeli sokakların
arasında yaşayan bir ressamdır. Koyu kahverengi saçları, gözlerindeki derin
düşüncelerle uyum içindedir. Sanatı, iç dünyasını ifade etmenin bir yolu
olmuştur. Ancak Elif’in içinde, geçmişin karanlık gölgesi hâlâ varlığını
sürdürmektedir. Elif’in annesi, onun küçükken ölümünün eşiğinden döndüğü bir
hastalıkla mücadele etmişti. Annesinin gözlerindeki umutsuzluğu ve babasının
sessizliği, Elif’in ruhunda derin yaralar açmıştı. Babası, bir gün ansızın terk
etti ve geride sadece bir mektup bıraktı. Mektupta, “İçimdeki savaşı
kazanamadım, seni seviyorum” yazıyordu. Bu mektup, Elif’in içsel çatışmasının
başlangıcıydı.
Elif, tuvalin üzerine renkleri sürerken, içindeki karmaşık
duyguları ifade eder. Rüyalarında babasının yüzünü görür, annesinin
gözlerindeki acıyı hatırlar. Sanatı, hem bir kaçış hem de bir yüzleşme
aracıdır. Ancak bir gün, bir sergi açılışında, Elif’in karşısına geçmişten bir
yüz çıkar. Babası, yıllardır kayıp olan babası, onunla göz göze gelir. Babası,
yıllardır Elif’e ulaşmamıştır. Ancak şimdi buradadır ve bir sırrı vardır. Elif,
babasının neden terk ettiğini, içindeki savaşı nasıl kaybettiğini öğrenmek
istemektedir. Ancak bu sır, Elif’i hem geçmişiyle yüzleşmeye hem de geleceği
şekillendirmeye zorlar. İstanbul’un dar sokakları, Elif’in içsel çatışmasının
bir yansıması gibidir. Minarelerin gölgesi, geçmişin izlerini takip ederken
onunla dans eder. Elif, hem sanatıyla hem de babasının sırrını çözmeye
çalışırken, İstanbul’un tarihini ve gizemini de keşfeder.
Babası, Elif’in hayatını etkileyen bir sırrı taşıyor. Elif,
babasının gözlerine baktığında, yılların birikimi ve acı dolu anılar arasında
kaybolur. Babası, sessizce Elif’in yanına gelir ve ona bir zarf uzatır. Zarfın
içinde eski bir fotoğraf ve bir mektup vardır.
Fotoğraf, genç bir çifti göstermektedir. Kadın, Elif’in
annesi olduğunu hemen anlar. Ancak yanındaki adam, Elif için yabancıdır.
Babası, bu adamın kim olduğunu açıklamadan önce Elif’i sessizce dinler.
Mektup, babasının el yazısıyla yazılmıştır. Elif, titreyen
elleriyle mektubu açar ve okumaya başlar.
Mehmet Aluç
Devam edecek inşallah.