Hira dinginliğinde titrer fikir
Kalbin i n k ı l â b ı y l a belirir ruhların asil rengi
Hücum ederken zerreler kürreye
Göz pınarlarına yürür yağmurun ahengi
N u n sancısına tutulur suskunluğun ozanı
Sözün azametli zırhını çıkarır nagihan sesler
Müzzemmil ağırlıklar bozar mizanı
Ve kalbin doğusunda ayaklanır biatsız nefesler
Hızlanır m o z a i k şehirlerin slikonlu insanı
Şeceresi aşikâr hüznün koynunda
Kıldan ince bir yüktür artık o t u z u n c u harf
Ölü doğmuş bebeğin zabun boynunda
Kalbin arzına iner kıvrımlı s ü k û t
Rahmet okutur kansız kabuk yaraya
Başlar y ö r ü n g e s i z bir saklambaç
Ve kırık sobeler girer araya
Silinir ş e d d e
Yukarıdan aşağı bulmacaya döner hayat
Çengeli takılı kalır ş a h damarda
G i r y a n dudaklarda can verir cevaplar
Ve begonvili kıskanır kardelen, zemheri baharda
Bir ışık yarasıdır H i l â l ’ i n sureti
Yıkık dökük yırtık sökük bir ahvâlde
Alevin g ü l yüzünü eskitir y e ş e r e n insan
Yolu başka solu başka minvâlde
P r o v a s ı z d ı r son nefes
Yorar sırtımızdaki yokuşların üzüntüsü
Gözlerin ferine şerh edilir vuslat
Ve g ö ğ ü s kafesinden fışkırır faniliğin amentüsü
. . .
.
.
.
.
.
.