Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen.
serinin otuzbirincisi
insanın gizli sızılarını
yetim yakarışlarını
utangaç pişmanlıklarını
gün yüzüne çıkarmak için iniyordu vahiy
insana anlaşıldığını söylemek içindi
alemlerin Rabbinin seslenişi
insana yalnız olmadığını
çaresiz kalmadığını hatırlatmak içindi
derken, göklü sözün ateşli şahapları
vurdu zalimlerin yüzüne
önce kibir tutkusuyla koşturup duran muktedirlere
sonra haset ateşiyle yanıp kavrulanlara
insan
muhabbetini şahit oldukları üzerinden derinleştirir
ikram diye gördüklerini fark ettikçe
muhabbeti çoğalır
mahcubiyeti koyulaşır
muhteşem kainat tablosu karşısında olduğunu görür
her şeyden önce
belli ki
Yaratıcı kendini tanıtmak istiyor eserleriyle
tanıtmakla da kalmıyor
sevdirmek istiyor
nazik lütufları ve latif ikramlarıyla
memnun etmek istiyor
sessiz yardımlarıyla ve özenli destekleriyle
var eden
var ettikleriyle
murat ettiğini gerçekleştireni biliyor
buluyor, görüyor, önemsiyor var eden
önceliyor ,seçiyor, göz önüne sürüyor
ihtişamlı kainat tablosuna mukabelesi nedeniyle
sınırsız güzelliğe hiç bitmez hayretiyle karşılık veriyor diye
sonsuz ihtişama eşsiz hayranlıkla cevap veriyor diye
nihayetsiz iyilik karşısında derin mahcubiyetler duyuyor diye
tarifsiz lütuflara teşekkür telaşında diye
latif ikramlara sıcacık teşekkürler ediyor diye
nebinin yanında yazılmış bulduk kaderimizi
aç ve susuz
onun yanındaki kaderimizi sevdiğimizi beyan ettik
sessizce …
razı olduk yanında yürütülüşümüze
alemlere rahmetin haline kilitlendi hallerimiz.
sırdaş olduk sabır kokulu nefeslerine
kardeş olduk günbatımını özleyen gözlerine
arkadaş olduk gün ışımasını gözleyen sessizliğine
Allah adına söz oldu dudağımızda
kırgın hecelere ram ettik isyanlarımızı.
serin nefeslerin kıyısına çektik heveslerimizi
sustuk…
susa susa söz pınarına yanaştırdık kalbimizi
sıradan değil artık gün ışıkları
gün doğumuna acıktık
bedel ödedik gün batımlarının şahitliğine
aç kalmaya, susuz kalmaya razı olarak
zamanı, saati, günü sessiz bir sabrın ipine dizdik
önceledik vaktin akışını
inceldi günün köşeleri
onca gün susup da
muştu bekleyen muhammedi bir sancının hamiliyiz şimdi
yoksa Rabbim beni terk mi etti
şüphesinin cevabı geldi
yoksa Rabbim bana küstü mü
sızısına merhem sürmek üzere geldi
o sükut
o sessizlik
özür diliyorum Rabbim...
bin özür
milyonlar özür...
çok utanıyorum; çok mahcubum, çok, çok...
ne olur affet beni
affettiğini bildir
affedildiğimi hissedeyim.
söz veriyorum bir daha asla
bir daha asla
bir daha asla
bir daha asla …
günahından tövbe eden
hiç günah işlememiş gibi
hiç günah işlememiş gibi mi gerçekten...
günah işleyip de affedilmiş bile değil
sanki hiç işlememiş gibi
hiç
hiç
hiiiiiiççç …
affedildim mi şimdi
yeni baştan adam sayılır mıyım
sıfırdan başlıyorum
tekrar bir daha
yeni bir hayata sıfırdan
günahından tövbe eden
hiç günah işlememiş gibi
*
müşrikler ,müslümanların ard arda habeş ülkesine
hicret etmelerinden telaşa kapıldılar
gurbet diyarında da garip müslümanların
peşini bırakmak niyetinde değillerdi
islamiyetin bu gibi ülkelerde de yayılması
karşısına çıkılmayacak bir kuvvet haline gelmesi
endişesini taşıyorlardı
müslümanlar habeş hükümdarından himaye gördükleri takdirde
arabistan'ın islam sinesine koşması daha da kolaylaşabilirdi
böylece, islamın önüne çekmek istedikleri setleri de
yerle bir olacaktı
kureyşli müşrikler aralarında konuştular
sonunda, elçiler gönderip, hicret eden müslümanları
habeş hükümdarından geri istemeye karar verdiler
habeş ülkesine varan elçiler
devlet adamlarına kıymetli hediyeleri takdim ederek
maksatlarını şöylece arz ettiler
bizden bazı aklı ermez gençler atalarının yolundan ayrıldılar
sizin dininize girmedikleri gibi yepyeni bir dinle ortaya çıktılar
şu anda hükümdarınıza sığınmış bulunmaktadırlar
biz onları geri istemek üzere kavmimiz tarafından gönderildik
bu hususta bize yardımcı olun
hükümdara müslümanlarla görüşme fırsatını tanımayın
onların teslimi hususunda bizi destekleyin
ve deyin ki
bunlar elbette kendilerinden olanları daha iyi tanır ve bilirler
kusurlarını da başkalarından daha iyi görürler
saray adamları kıymetli hediyelere aldandılar
kendilerini destekleyeceklerine dair söz verdiler
elçiler, bu sefer hükümdarın huzuruna çıktılar
arzularını dile getirdiler
ey hükümdar
aramızdan çıkıp, işlerimizi bozan bu adamlar
şimdi de buraya senin dinini ve halkını bozmak için geldiler
seni bu hususta ikaz etmeye geldik
bunlar meryem oğlu isa'yı ilah tanımazlar
senin huzuruna girince secdeye varmazlar
sen, onları bize iade et
biz onların hakkından geliriz
önceden ayarlanan saray adamları da
elçilerin söylediklerini tasdik ettiler
ey hükümdar
bunlar doğru söylüyorlar
elbette onları başkalarından daha iyi bilir ve tanırlar
hangi kusurlarının olduğunu da daha iyi görürler
onları kendilerine teslim edelim
yurtlarına, kavimlerine geri götürsünler
elçiler, isteklerine "evet" denileceğini ümitle beklerken
necaşi hiddetli hiddetli
vallahi, hayır
çaresiz kalmış, yurduma gelip yerleşmiş
beni başkalarına tercih etmiş kimseleri
ben hiçbir kimseye teslim etmem
onlarla görüşmeden, fikirlerini almadan
hiçbir zaman kararımı vermem
eğer, iş elçilerin dedikleri gibiyse
onları kendilerine teslim eder kavimlerine geri çeviririm
şayet iş, bunun aksi olursa kendilerini korur
en güzel şekilde görür gözetirim
daha sonra necaşi
müslümanların yanına gelmesi için davetçi gönderdi
muhacirler,hz. cafer'i kendilerine temsilci seçtiler
hep beraber saraya gittiler
içerde kureyş elçileri ile birlikte
necaşi'nin çağırdığı rahipler de vardı
hz. cafer, necaşi'nin huzuruna girince selam verdi
fakat secde etmedi
saray adamları hz. cafer'e,
sen ne diye hükümdara secde etmedin.diye sorunca
şu cevabı verdi
biz ancak Allah'a secde ederiz
niçin,
çünkü,Allah bize resulünü gönderdi
o da Allah'tan başkasına secde etmemizi men etti
bunun üzerine elçiler
ey hükümdar,
biz bunların halini sana bildirmemiş miydik
necaşi müslümanlara
siz ülkeme ne için geldiniz
haliniz nedir
tüccar değilsiniz, bir isteğiniz de yok
o halde, bana, benim memleketime niçin geldiniz
sizin şu ortaya çıkmış olan peygamberinizin hali nedir
hem bana söyleyiniz,
ne diye memleketiniz halkından bana gelenlerin
selam verdikleri gibi selam vermiyorsunuz
hz. cafer ,
ey hükümdar
ben üç söz söyleyeceğim
eğer doğru söyler isem, beni tasdik edin
yalan söylersem yalanlayın
biz tutulup efendilerimize iade edilecek köleler miyiz
necaşi,ey amr,onlar köle midirler
amr,hayır,onlar şerefli ve hürdürler
hz. cafer necaşi'ye
şu adama sorun
biz haksız yere birinin kanını mı döktük ki
kanı dökülenlere geri verileceğiz.
necaşi,ey amr,bunlar haksız yere
herhangi birinizin kanını mı döktüler
amr,hayır ,onlar, bir damla kan bile dökmediler
hz. cafer, yine necaşiye
şu adama sorun , halkın mallarından haksız yere aldığımız
üzerimizde ödemekle mükellef bulunduğumuz mallar mı var
necaşi,ey amr,eğer şu adamcağızların,
ödeyecekleri bir kantar altın borçları varsa,
onu ben ödeyeceğim
amr,hayır,onların bir kırat borçları bile yok
necaşi,o halde, siz bu adamlardan ne istiyorsunuz
amr,onlar ve biz bir dinde idik
onlar, dinimizi bıraktılar
muhammed'e tabi oldular
necaşi, hz. cafer'e döndü
siz salik bulunduğunuz şeyi ne diye bırakıp
başkasına tabi oldunuz
kavminizin dininden ayrıldığınıza,
ne benim dinimde,
ne de şu milletlerden herhangi birisinin dininde
olmadığınıza göre
sizin edindiğiniz bu din
nasıl bir dindir
hazret-i cafer
ey hükümdar
biz cahiliyyet üzere olan bir millet idik
putlara tapardık
akla gelebilecek her türlü kötülüğü işlerdik
hısım ve akrabalarımızla ilgimizi keser
komşularımıza kötülükte bulunur ,zayıfları ezerdik
bu hal üzere iken,
Allah içimizden birini bize peygamber gönderdi
nesebini, asaletini, doğruluk ve eminliğini
iffet ve nezahetini bildiğimiz bir peygamber
o, bizi Allah'ın varlık ve birliğine inanmaya
O’na ibadete,
Allah'tan başka tapına geldiğimiz putları
ve taşları terk etmeye davet etti
doğru sözlü olmayı, emanetleri yerine getirmeyi
akrabalık haklarını gözetmeyi
komşularla güzel geçinmeyi
günahlardan ve kan dökmekten sakınmayı bize emretti
fuhuştan, yalandan, yetim malı yemekten
namuslu kadınlara iftira etmekten bizi beri kıldı
biz de ona iman ettik
davasını tasdik ettik
onun Allah'tan getirip bildirdiği şeylere tabi olduk
bu yüzden kavmimiz bize düşman kesildi, zulmetti
bizi dinimizden vazgeçirmek
Allah'a ibadetten alıkoyup, putlara taptırmak için
türlü türlü işkencelere uğrattılar
biz de bütün bu sebeplerden dolayı yurdumuzu
yuvamızı terk ederek ülkene geldik
sana sığındık.
seni başkalarına tercih ettik
senin yanında zulme, haksızlığa uğramayacağımızı
ümit etmekteyiz
hazret-i cafer,
selam verme meselesine gelince
biz seni resulullahın selamı ile selamladık
biz birbirimizi hep böyle selamlarız
cennete gireceklerin selamlaşmalarının da
bu şekilde olacağını peygamberimiz (s.a.v.)den öğrendik
bu yüzden seni böyle selamladık
secde etme hususuna gelince
biz Allah'tan başkasına secde etmekten yine Allah'a sığınırız
hazret-i caferin sözleri
necaşi'nin üzerinde derin tesir icra etti
müşrikler ise, durdukları yerde sus pus kesildiler
necaşi, bir müddet düşündükten sonra
yanında bu bahsettiklerinden bir şey var mı
hazret-i cafer
evet var.
meryem suresinin baş taraflarını okudu
kaf ha ya ayn sad
bu ayetler, kulu zekeriyz'ya Rabbinin rahmetini zikirdir
hani o Rabbine gizlice niyaz etmişti
ve demişti ki, ey Rabbim
artık benim kemiklerim yıprandı
başım ihtiyarlıkla tutuşup saçlarım aklandı
Sana ettiğim dualarımda da
ey Rabbim, ben hiç mahrum kalmadım.
sonraki ayetlerde,
hazret-i meryem'in, isa'ya (a.s.) nasıl hamile kaldığı
hazret-i isa'nın dünyaya nasıl geldiği
bir mu'cize olarak beşikte nasıl konuştuğu
Allah tarafından peygamber olarak gönderildiği anlatılıyordu
okunan ayetler, necaşi'nin ruh dünyasına
gözlerinden yaşlar akıtacak kadar tesir etti
hatta akan yaşlar sakalını bile ıslattı
hazır bulunan rahipler de gözyaşlarını tutamadılar
kur'an-ı kerim'in manevi cazibesine kapılan
iç alemi bir nebze teskin olduktan sonra necaşi
vallahi,bu aynı kandilden fışkıran bir nurdur ki
musa da, isa da onunla gelmişti
sonra da müşrik elçilere dönerek
vallahi, ben ne onları size teslim ederim
ne de onlar hakkında herhangi bir kötülük düşünürüm
necaşi'nin bu beklenmedik kararı karşısında
elçilerin boyunlarını bükerek
sarayı terk etmelerinden başka çareleri kalmadı
arab'ın siyaset dahisi kabul ettikleri amr bin as
başka bir gün tekrar necaşiye
müslümanların hazret-i isa hakkında
çok garip şeyler söylediklerini anlattı
hükümdar, yine Müslümanları yanına çağırttı
temsilci olan hazret-i cafer'e
hazret-i isa hakkında ne düşünüyorsunuz
hz. cafer
biz hz. isa hakkında peygamberimiz (s.a.v.)'in
bize Allah'tan getirip bildirdiğini söyleriz
o, Allah'ın kulu, resulü ve Allah'ın gönderdiği bir ruhtur
o, iffetli bir kız olan Meryem'e ilka edilmiş
Allah'ın bir kelime'sidir
Cenab-ı Hakkın kün emriyle babasız dünyaya gelmiştir
meryem oğlu isa'nın hali ve şanı bundan ibaret
müslümanların hz. isa hakkındaki bu kanaatleri
necaşi'yi oldukça sevindirdi
eline bir çubuk aldı yere bir çizgi çizerek
bizim ile sizin aranızda, bu hususta
şu çizgi kadarcık bir fark var
zaten biz de onu sizin söylediğinizden başka bir şekilde
telakki etmiyoruz
elçiler necaşinin himayeden vazgeçmesini beklerken
hayal kırıklığına uğradılar
necaşi müslümanlara da,
sizi ve yanından geldiğiniz zatı kutlarım
o, Allah'ın resulüdür
zaten biz onun vasıflarını kitabımız olan incil'de okumuştuk
o peygamberi, meryem oğlu isa da insanlığa müjdelemişti
Allah'a yemin olsun ki
eğer o bu ülkemde bulunmuş olsaydı
ayakkabılarını taşır, ayaklarını yıkardım
gidiniz
ülkemin el sürülmemiş kısmında
herşetden mahfuz, emniyet ve huzur içinde yaşayınız
size kötülük eden helak olur
bu sözlerini üç kere tekrarladı.
ben sizden herhangi birinizi üzüp de,
bir dağ kadar altına sahip olacağımı bilsem
yine de buna teşebbüs etmem
necaşinin bu kesin ve kararlı sözlerinden sonra
elçilere elbette gerisin geri mekke'ye
dönmekten başka yapacak bir şey kalmamıştı
necaşi kendilerine getirdikleri hediyelerini bile iade etti
bu haberi duyan kureyş müşrikleri
büyük bir sarsıntı geçirdiler
korktukları başlarına gelmişti
redfer