Başlar
gurbetin inzivası
Isınmamış
yollara düşer kanatsız düşler
Tüm
sessiz harfler doldurulur çukurlara
Ve
yüzlerden sıyrılır gülüşler
Tek
sorulu çok cevaplı bir cümledir insan
Şüpheli
paket gibi durur öylece
Yelkovanın
baltası iner arsız sabırsızlığa
Ve
nefes almakla geçmez zaman
Hafızanın
en vurucu bölgesidir geçmiş
Bir
ağacın gövdesine oyulur en asil anılar
Son
bir ahla durur zamanın kalbi
Ve
bayrak yarıştırır sırlar
Ansızın
üryan bir hikaye başlar
Parmak
izi değer gölgelere
Paslanır
bulutlar, taşa kesilir toprak
Ve
ıslanmış kağıttan bir gemi kalır geriye
Baş
döndürücüdür yaşamak
Uçurumlarda
pışpışlanır umutlar
Toprak
emer ironik cesetlerini
Ve sırtını hiçliğe yaslar yağmurlar
Kapıyı
açar bezirganbaşı
Çölün
sancısına basılır sıcak kumlar
Nefsi
müdafaadan sayılır her çığlık
Ve
virdini söyler uçurumlar . . .
.
.
.
.
.